hocam bahsettigin gibiyse ortam bence küflü seyler birak hep.

Altı üstü bir tatlı ya.

Abartma bu kadar, çaycının ne düşündüğünü kim önemsiyor.

aynı tatlıdan bir tane daha al dolaba koy. üstünede al tatlı zıkkımlanırsın yaz :))

haklı olan sensin, her zamanki tavrın nasılsa, aynı kıvamda devam et..

Üzerine adını yazdıysan, bu benim kimse almasın demektir ve bizim ofiste olsaydın sana gıcık olurdum. Pinti damgası yemiş olman bu açıdan normal. Ortak buzdolabına konan her şey benim gözümde ortaktır. Alan kişinin haber vermesi gerekirdi, o açıdan haklısın ama tutup da herkese benim tatlımı yemişler diye vıkvıklanılmaz.

belki o kendisi yedi, şimdi baskın çıkmaya çalışıyor.
sonuçta ne derse dersin, 1 liralık çikolata bile olsa, sana ait olan bişeyin, senden habersiz alınması saygısızlık ve hatta hırsızlıktır. o anda görünce çok canı çekmiş dayanamayıp almış olsa bile, sana haber vermesi hatta muadil bişeyi vermesi en azından borcum olsun demesi gerekirdi.

hocam ben bu ofis ortamlarına ilk girdiğim de neredeyse böyle bir hata yapacaktım.
dolapta bir tane taze sıkılmış meyve suyu vardı. üstünde de kime ait olduğu yazıyormuş. ama ben hiç dikkat etmedim. dolap ortak ya, her istediğimi alabildiğim için onu da aldım. bu başkasının olabilir gibi bir düşünce gelmedi hiç aklıma.
herneyse aldım bunu masama götürdüm. tam açacağım, kapağı zorluyorum işte bir anda üstündeki yazıyı fark ettim. ohannes deyip geri götürdüm.
belki de kapak zorlanmasa, farkında olmadan götürecektim başkasının malını.
demem o ki, olabilir böyle şeyler. çok abartmamak lazım. insanız sonuçta

tatlıyı oraya koyman adını yazman falan tuhaf bir davranış bence, alakasız zamanda alakasız birisi alıp yiyebilir, yemese bile canı isteyebilir. sadece bir tatlı o an yemediğin için zaten bayatlayacak, ben olsam isteyen yesin diye dolaba koyardım sorun olmazdı lafını etmeye utanırdım açıkcası.
tabi bu demek değil ki o kişinin yaptığı doğru yaptığı şey sinir bozucu evet.

ortak yere konan herşey ortaktır mantığı nedir abi? Ortak otoparka konulan arabanın çalınması felan normal bu durumda? Benim anlatmak istediğimi çoğu kişi anlamamış. Ben yapılan saygısızlığa ve akabinde parasal boyutuna dikkat çekilmesine takıldım. Bir tatlıyı kafaya takacak kadar manyaklaşmadım henüz..

Buzdolabı ortak kullanım alanı algısı çok yanlış.
Ne demek içinde ne varsa ortaktır?
Ben diyet tatlı alıcam oraya koyucam, "burası ortak alan" deyip biri götürecek? Kafalar iyi galiba?
Askılar da ortak alan o zaman, beğendiğimiz montu hırkayı giyip gidelim her gün.. Breh breh..

madem olaya tatlı değil para açısından yaklaşmışlar...
dolaba tatlı değil, tatlı parası bırak.

oharey
sanki herkese buzdolabı veriyolarda ortak olana koyunca herkes kullanabilirmiş
haklısın bu sefer komşu
ama ipleme uzatma, ye tatlıyı geç, kafana takma
-Homer

araba ve tatlı örneği çok alakasız malum. benim demek istediğim bu tarz şeyler pek hoş karşılanmıyor ya da önem verilmiyor bu toplumda çünkü herkes fazlasıyla paylaşmaya alışık. arkanızdan bu böyle yapıyor bak bu cimri bile derler. alışkanlıkları değiştirmek zordur. tek sorun tatlıyı yiyen kişinin ben yedim ama sorun olur mu şeklinde, bir açıklamayla beraber durumu size anlatmaması.

buzdolabına konulan ıvır zıvırların herkes üstüne birşey yazıyor. Bu genel bir uygulama. Önemli olan insanın güvenerek birşeyi oraya bırakamayacak olması. Evet onun canı istedi yedi afiyet olsun..ancak benim de bugün canım istemişti o nasıl olacak? Ben de daha önce ortak bir yerden bir ürün alıp sahibine haber vermiştim. Ve akabinde yerine koymuştum. Bence olması gereken budur. Demekki ben birşey söylemeseydim hiçbirşey söylemeyecekti.Ayrıca üzerine al tatlın orda ye sus tadında yorum yapılması çok ağrıma gitti anlatmak istediğim bu.

dolabı tatlıyla doldururdum.ve isteyenin alıp ordan yemesini söylerdim.

ofiste çalışan sayısı azsa herkes için tatlılar alır, üstlerine isimlerini yazar dolaba koyardım. alan kimse utanırdı.

demekki çaycınızla aynı şekilde algılamıyorsunuz olayı siz isminizin yazıldığı şeyin sorulmadan alınmasını saygısızlık olarak görüyorsunuz fakat o bunu cimrilik, malını sakınmak olarak algılıyor bunu kolay değiştiremezsiniz yapabileceğiniz bir şey yok hayatınıza devam etmekten başka, o tatlıyı da canı isteyen yesin diyerek hatta belki üzerine yazarak dolapta bırakabilirsiniz böylece tatlısında olmadığınız belki anlaşılır.

her şey bir yana:

"ortak dolaba konan her şey ortaktır"

böyle bir şey asla olamaz.

fantezi dünyasında çareler çözümler etik utandırmalar didaktik hareketler bitmez ama gerçek hayat farklı. wc'nin sifonunu çekmeyen (aynen s.çtığı gibi bırakan...) insanlardan dolayı çıkan tartışma, mesela bunu bile 3 ayrı yerden duydum. gerçek hayata bakalım:

1. herkese tatlı koy falan filan, kimse utanmaz oturur bir de yerler bir de sana "eee bir tatlı için mızmızmanlandı da bak kendisi utandı" derler.

2. bizim millet böyle şeylerden anlamaz. sen "tatlımı kim yedi ben malında değilim yapılan hata" desen de herkesin diyeceği "yaa bir tatlı için ağladı" gibisinden bir şey olacak.

3. toplu yaşamda en mal en salak en gerizekalı adama göre hareket edeceksin. işyerinizdeki şartları bilemem ama dolaba böyle şey koyma işte. olacak olan budur.

4. ben olsam sesimi çıkarmazdım bir daha da koymazdım oraya bir şey.

5. askerde yatılı okulda vs vs buna benzer çok şey gördüm. askerde ben kola koymuştum dolaba. falanca komutan kola istemiş emir eri bulamamış dolaptaki ---kolanın benim olduğu kendisine söylenmesine rağmen--- kendi komutanından korkup almış. sonra ben öğrendim durumu çocuk hem benden hem kendi komutanından sopa yedi. tüm gün çocuklara kola ısmarlayan ben dolaptan 1 kutu kolasını kaptıran yine ben. belki o bana hediye belki tenekeye bir şey yazdım belki kola içme hastasıyım vs vs sen nasıl başkasının malını dolaptan alırsın diye yedi bu sopayı. ağladı falan. ha nedir sonuç ne? hata yine bende. bölüğün dolabına bir şey koyarsan olacağı bu.

şu an gittiğim spor salonu mesela, tek kat 200 metrekare bir yer. salon sahibi dolaba uzum koymus. adam da tum gun orada ha. nasıl olduysa diyor uzumun yarısı buhar oldu. adam spor yaparken gıtmıs yemıs. dedım hata sende. koyma. kendı salonunda kendı gozu onunde kaptırdı. neyse böyle işte. ben kendı abımın ablamın evınden dolaptan bır sey cart dıye almam yemem ne olur ne olmaz sorarım.

6. ha nedir şu olur: (bu önemli*****)

adam cok canı cekmıstır sekerı dusmustur delırmıstır tatlıyı yer ama sana da not bırakır dolaba veya masana:

"ned flanders tatlını yedim kusura bakma yarın ısmarlarım" der. ha tamam.

bu yok ama.

o zaman bu yürümek falan değil net hırsızlık. kimse kusura bakmasın böyle.

yani sonucun da sonucu:

1. koymayacaktın.

2. kaptırırsan da sesını cıkarmayacaktın. yok 1 tatlı ıcın mızmanlandı yok o ona soyledı o gıttı yedı ama esas bu yemedı ot bok bıtmez geyık.

Büyük ihtimalle kendisi yemiştir. Ama mal olduğu için üste çıkmak için herkese senin pinti olduğunu yaymıştır. Ama tatlı mevzuunu kapatın artık. Konuşmak aleyhinize çalışır böyle durumlarda.

yarın iki tane tatlı al, birine kendi ismini yaz, birine de ortak fln yaz... baktım birilerinin canı çekiyo, kendikimden olmiim dedim en azından, afiyet olsun kim yerse dersin... zaten yeterince maraz çıkarttığın için bir daha yapmazlar muhtemelen, senin de adın pintilikten çıkar, kapiş?

Ben olsam bişey yapmam ama haklısınız. Ev arkadaşlığı filan söz konusu olduğunda dolaptaki şeylere isim yazmak aşırı tuhaf geliyor bana ama ofisteki buzdolabına konan herşey ortaktır diyenler de düpedüz saçmalamış. Bir kap tatlı kaç kişi için ortak olabilir? İmkansız. Ortak olacaksa herşey, anca herşeyden (ofisiniz kaç kişiyse) 20 porsiyon filan almanız lazım. 20 kişilik ofiste 1 kap tatlının ortak olması demek, ilk görenin götürmesi demektir anca. Onda da ortaklık, paylaşmak filan gibi güzel kavramlardan söz edilemez.

buzdolabının ortak olması, içindekilerin de ortak olduğu manasına gelmez. herkes kendi dolabını getiremeyeceği için bir tane ortak kullanılır.

uluslararası bir organizasyona yeni başlamıştım. brifing odasında ufak bir soğutucu vardı, şu sandık gibi olanlarından, içinde de bir tane açılmamış votka şişesi vardı. haftalarca orada durdu kimse almadı. bizden öncekilerin bıraktığına kanaat getirince içtik gitti. orada aylarca bulundum. oraya ne konulursa konulsun sahibinden başkası almazdı. üstünü isim yazan da olmadı.

ben olsam kimseye söylemezdim. alan kişi anlayışlı olsa onu oradan almazdı zaten ama dolabın kapısına "bu dolabın içindekiler ortak değildir. kendi koyduğunuzdan başkasını almayınız" gibi bir şey yazıp asardım.

panpa olay suyun çekmesinde değil, eti aldığın yerin seni düdüklemesinde.

Kesin sinirli o et, yağlı yumusak et olaydı yumuşardı. aklıma baska sebep gelmiyor. en son ben de yaptıydım 4 saat falan piştiydi de yumusamadıydı. sakız gibi yediydim sonra. ama ben sulu yemek gibi yaptıydım.

Sonuç olarak, oyumu bozulmazdan yana kullanıyorum. ama kaynamış su eklemek kaydı ile.

ateşi kıssss.
eti kavur suyunun çekene dek sürsün bu kavurma işlemi ateşin orta hararette olsun çok açma.
önce soğanı sonra biber ve domatesi ekle.
kesinlikle su ekleme.

Etin suyunu salması, sonra çekmesi bir emine beder fantezisidir. Et suyunu saldığı an zaten kaybettiniz. Sonra da o su doğal olarak ocak üzerinde buharlaştı. Etin yumuşak olmasını istiyorsanız amacınız suyunu salmaması olmalıdır. O sıvıyı kaybettikten sonra et sertleşir. Eti ilk olarak çok sıcak bir ortama atmanız ve o suyu kaçmadan hapsetmeniz gerekiyor.

biraz uzun vadeli bir yöntem ama kendinden soğutmaya çalış.

not: iğrenç bir herifsin.

dostum kızı da düşün ayıp bir şey yaptığın. direk seni aldattım, uçkuruma sahip çıkamıyorum de ki kız da senden nefret etsin unutsun. eğer kız halen seni bırakmıyorsa sıçtın doğruuuuu nikah salonuna.

sokak ortasında ayrılmayacaksın.

valla aklıma bir şey gelmedi ama duyuruyu takip listesine aldım, çok heyecanlı sonunu merak ettim, ohoho...

seni o kadar çok seven biriyse , seni iyi hatırlatacak hiçbir bahane onun için yeterli olmayacaktır. her durumda ilişkinin devam etmesi için elinden ne geliyorsa onu yapacak, bulduğun bahanelere hep bir çözüm üretecektir. bu durumda en mantıklı olanın dürüst olman ve aldattığını, onunla artık birlikte olmak istemediğini söylemen olacağını düşünüyorum. biraz acımasızca ve zor olabilir ama onun da kendi hayatına devam edebilmesi için bunu bilmeye ihtiyacı olacak. hem ayrılayım hem beni iyi hatırlasın kısmı da bana bencillik olarak görünüyor. ayrıldıktan sonra bırak nasıl isterse öyle hatırlasın. aradan gerekli zaman geçince zaten isterse yine de güzel hatırlayabilir. bu durumu (kızın yerinde olarak) tecrübe etmiş biri olarak gerçeği bilmeyi isterdim. bahanelerden sonrası daha acı verici olabilir onun için.

niye söylemek istemiyosun aldattığını? kız seni unutamasın, niye ayrıldı benden diye günlerce acı çeksin, 3 yıllık emeğini düşünsün dursun diye mi? olduğu gibi söyle olanları yoksa daha da yazık olur kıza.

yav sanki adam kız arkadaşını aldatan ilk erkek amk, ne iğrençliği kalmış ne narsistliği.

sevgili yule,
ya dürüst olucan ve sonuçlarına katlanacaksın ya da ilgilenmeyerek uzun vadede olayı bitireceksin.

"sen daha iyilerine layıksın" deme de ne dersen de :)

Bencilliği bir kere geçeceksin artık. Zaten aldatmışsın, ikinci defa aldatınca "artık saygısızlık oldu" diyorsun. Onu çoktan geçti.
Kızın senden ayrılmak istemeyeceğini ve bu olayı çok kötü karşılayacağını biliyorsun, buna rağmen aldattığımı söylemeyeceğim diyorsun. Aşırı bencillik ve vicdansızlık bu yaptığın. Aldattığını söyleyeceksin bir zahmet. İstiyorsun ki, "mükemmel ilişkim bitti, çok sevdiğim adam beni terk etti" diye kızın hayatına sıçılsın. Olmaz öyle şey ya, aldattığını bilecek ki en azından ayrılığı kabullenebilecek. Yaptığını kabullenebilecek demiyorum. O imkansız.
Sen kızın aklında hep arzuladığı şey olarak kalmak istiyorsun ama bu kadar vicdansızlık olmaz. Sen nasılsan o kız seni öyle hatırlayacak sen de bunu kabulleneceksin. Var mı öyle ne yardan ne serden ya. Hem ayrılayım, hem o hep beni istesin.

Yalnız aldattığımı söylemek istemeyişimin nedeni sadece "iyi hatırlasın" değil. tamam biraz o da var ama sanki aldattığımı söylersem daha çok üzülür diye düşündüm. en az üzecek şekilde ayrılmak istiyorum çünkü.

bi de şey var; hehe yine bencillik diceksiniz burada ama kız arkadaşımla ortak arkadaş çevremiz var, ortak görüştüğümüz insanlar var. şimdi bu gidip illa ki aldatmış şerefsiz falan diyecek hakkımda. o zaman millet de hakkımda kötü düşünecek. lütfen "beter ol şerefsiz pezevenk" düşüncesini içinizden dedikten sonra yapıcı cevaplar verirseniz çok yardımı olur. gelen cevaplar için teşekkürler.

valla üzülmesini, ortak arkadaşlarını falan yapmadan önce düşünecektin. yaptığın şeyin sorumluluğunu alman daha şerefli olur bu noktada.
ayrıca erkeklerin anlamadığı bir şey var, siz biriyle 3 sene beraberseniz o kişi sizin gözünüzden, gülüşünüzden, gözünün içine bakamayışınızdan anlar en azından şüphelenir. ortak arkadaşlarınız da varsa eninde sonunda öğrenecektir aldattığınızı. şüphe içinde karın ağrısıyla yaşamaktan iyidir, oturup durumu sakin sakin açıklarsanız aldatmış olsanız bile en azından birbirinizin yüzüne bakabilecek durumda ayrılırsınız.

siz, sanki mevzu (aldatma) iftiraymış gibi düşünerek davranıyorsunuz. siz bunu gerçekten yaptınız, bi yalan dolan yok ki. yani insanlar hakkımda kötü düşünecek öyle derse filan ne demek? e yaptınız yani, yalan değil ki. insanlar gerçeği bilecek sadece.

ben olsam gidip parami isterdim, sonucta dugunlerde altin damat/geline destek olmak, hediye vermek icin degil, onlar da bizim dugunlerde taksinlar diye takiliyor.

edit: ironi lan!!!!!!111111 ironi oldugu cok mu bariz oldu diye dusunmustum oysa yazarken.

ayıp etmiş de ne yapmalı derken ne demek istiyorsun? olan olmuş kadına gidip bana niye altın takmadın denmez.

eh öküzün teki demektir bu, ayrıca pintidir de.. benim patronlardan biri çalışanının düğününe gelmemek için "ya ben pazar sanıyodum valla bak" deyip koşarak uzaklaştı. insan pintiyse yapacak şey yok.

yaa parasında değilim de ayıp yahu. Hergün yüzyüze bakıyoruz, istesen olmaz istemesen kendini aptal gibi hissediyorsun, karar veremedim.

takılan altınlar destek olmak amacıyla takılıyor. bence boşverin gitsin.

benzer birşey de benim başıma geldi, iş arkadaşımın doğum gününde ona 200 TL'lik hediye aldım ama o bana doğum günümde 40 TL'lik hediye aldı. böyle şeyleri takmamak lazım, lanet olsun diyip boşvermek lazım.

iyi de ben destek olmak için takmadım. İş arkadaşı, yüzyüze bakıyoruz ayıp diye taktım. Dediğim gibi benden çok çok çok daha varlıklı. 5 kere satın lırı laf olsun diye yazmadım.

Siz olsanız ne yaparsınız?

-Boşveririm.

@nemteris,

hediye olayına karşı bir insanım, ne hiç kimseye hediye alayım ne de kimse bana hediye versin. Burada durum farklı, çok sevdiğim bir insan değil kendisi ama herkes giderken banane ben gitmicem demekte olmayacağı için kısaca gidip altınımı takıp limonatamı içip geldim.

Haa fakir bir insan olur amenna, değil yahu zengin, çok iyi bir insan olur o da yok, bu duygu beni rahatsız ediyor sadece.

Sanırım ikimizden biri giderken o altını iade etmesini isteyecem kendisinden. Can dostum değil bir şey değil neden kalsın yahu.

"Sanırım ikimizden biri giderken o altını iade etmesini isteyecem kendisinden. Can dostum değil bir şey değil neden kalsın yahu. "

:) yaa.. neyse

ben bilmiyordum bunu. kulture bak len. resmen teknik olarak son evlenen ilk evlenene borc veriyor. sonra evlenen de borcunu geri aliyor dugunde. evlenmeyen de bok yesin; mal!.

ne garip kafaymis la bu kulturu yaratanin..

Soruya cevap: bosverirdim.

oha mantığa bak lan '' altını da iade etmedi '' şaka mı lan bu ?

arkadaşım sen o kafayla git intihar et bence.

altını hacılamışlar bilader unut sen onu. doğru mu samet?

"banane ben gitmiycem" gayet denilebilir bir şey, ben hep diyorum. nemtersis +1

abicim saçmalama istenir mi hiç geri :) kaldı ki iş arkadaşınıza takacağınız zaman genelde şirketçe tek bir şey alınır diye biliyorum.

ya bitek bana mı dünyanın en absürt şeyi gibi geliyor bu? "o da bana takar" diye mi taktınız siz altını? eğer öyleyse niye taktınız? hiç takmayın, o da sizin için takmasın, böylece iki tarafın da cebindeki miktar aynı kalsın.
ciddi ciddi gidip geri istemeyi mi düşünüyorsunuz gerçekten?
ben bazen neden uzaydan gelmiş gibi hissediyorum kendimi bilmiyorum ama bunlar hiç normal değil bence. içinizden gelmiyorsa vermeyin insanlara hediye filan. ayıp kavramı hayatını yöneten insanlar samimiyetsiz ve çıkarcı yaşamaya mahkümdur.

20.defa yazıyorum hediye olsun diye takmadım, bana kalsa düğününe bile gitmem bırak altın takmayı. Şirket çalışanı olduğundan el mecbur gittik. Düğünde herkes tek tek takı takarken "ben karşıyım aga böyle işlere kimse kusura bakmasın" diyemeyeceğimden zoraki taktık altınını

Hayır ciddi söylüyorum zengin filan olmasa koy dötüne diyecem değil aq, ben düğün yaptım sıfırı tükettim, hayata yeniden başladım iflahım kesildi.

Yoksa bizde hediye alıp karşılık gelmeyince "ver ulan hediyenin parasını" diyen tiplerden değilim.

Ana fikri anlayın önce yahu, kadın oralı bile değil, o sinirime dokunuyor.

elektrik faturasiyla derdin yoksa ve olmayacaksa, induksiyon.
yok iki gun sonra fatura bana batmaya baslar dersen, gazli ocak.

yani çok mu yakar elektrik?

bence kesinlikle gaz. çok pahalı olur diye düşünüyorum indüksiyon

ortalama saatte 2 kw (2.000 watt) elektrik tuketirler.
ona gore sen hesapla artik.

yeni nesil elektrikli ocaklar o bi türlü ısınmamak filan sorunlarını yaşatmıyor. düzgün bişey yaptıracaksanız öyle bir sorun olmaz. ama alev olmadan lezzet olmayacağına inananlardanım. gerektiğinde o şarap yakılacak, o patlıcan közlenecek.
eğer bu tip şeylere önem veriyorsanız elektrikliden tatmin olmazsınız. çok evde görüyorum, "pek modern, çok teknolojik" filan diye deli paralar verip yaptırıyorlar. bir aşçı olarak ben evime sokmam.

mac allık. (daha bitmedi gerçi ama bitince alıcam.)
yves rocher'nin makyaj temizleyicisi. (bu da bitmedi ama bunu da bitince alıcam.)

estee lauder göz kalemi - rimel - concealer
clinique makyaj temizleyicisi (take the day off)

yıllardır hep bunları kullanırım.
bunun dışında göz farı, allık gibi şeyler de zaten hep bu markalardan kullanırım genelde, ama bunlar demirbaşlarımdır.

bioderma makyaj temizleyicisi yıkayarak çıkartan dermatologum vermişti her yuz tipi içinmiş gunluk yıkama içinde geçerli tonik bile gerekmiyor. şişesi mavi olandan.

sonra double effect rimel. avon göz kalemi aksada biraz baya yumuşak sürümü kolay

yves saint laurent touche éclat aydınlatıcı; göz altları, çene vs her yer için mükemmel bi ürün. yenilemeyi bile beklemem, yedekliyorum.

nivea cherry lipstick. (eskiden vardı, parlak olmayan) şimdi netten getirtiyorum, türkiye'de yok.
bitmedi ama biterse yeniden alacaklarım;
- benefit dandelion allık
- no7'ni bir ruju (yanımda değil, ismini de bulamadım)
- missha bb cream

mac jel eyeliner
sevil make up base
dior show rimel
chanel tekli siyah far
nivea cherry lipstick

ama makyaj malzemesinden çok fırçalarıma bağlıyım. iyi bir fondöten fırçası ve dipliner fırçası olmadan makyaj yapamam. (inglot/mac)

temizleyici olarak acı badem sütü, nemlendirici olarak bepanthen krem kullanıyorum. onun dışında lush'ın yüz temizleyicisi, maskesi, peelingleri falan hastasıyım. bitmeden alırım.
dudak kremi olarak garnier lipcocoon, nivea cherry, watsonsın uvalı hafif pembelik veren lip balmı bunlar hep sevdiğimiz ürünler.
vücut nemlendiricisi olarak yine lush'ın massage barları rulez.
bu yaz baya tinted moisturizer kullandım biterse ondan alırım heralde.
allık biriktirmeyi seviyorum markası önemli değil.
bi de herkesin yazdıklarına baktım da ben makyaj yapmıyomuşum :)

hemmen akışkanlar mekaniği kitabını kaldır ortadan.

Nedenini bilmem de, Youtube'a koysanıza? Belki fenomen olur?

Akıl yürütüyorum: Belki yerleri ıslatmaya çalışıyordur? Sıcak falan oluyorsa, veya tozdan rahatsız oluyor olabilir. Ya da belki ses çıkıyorsa o hoşuna gidiyor olabilir.

Sonra o kağıdı yiyor filan olabilir mi?

Benim tahminim o ıslatıp yumuşattığı kağıttan yuva yapmaya çalışacağı. Islatıp hamur kıvamına getiriyor, sonra çalı çırpıyı o harçla tutturacak belki.

maydanoz olmak gibi olmasın ama, ben de o tarz eski usül döküm makineleri seviyorum aslında.tabi sizin zevkiniz.

dökme makinanın tostu süper olur yalnız

benim evimde kullandığım makine bu, vallahi döküm möküm, lezzetli olur olmaz hiç anlamıyorum o kısmından ama temizlemesi resmen işkence. suyun altına sokamıyosun elektrikli kısma su gelmesin diye, güzelce deterjanla yıkıyosun, bu kez deterjanı üzerinden temizlemesi zor. o kazıyıcı da sadece üzerinde kalan peynir gibi kalıntıları temizlemeye yarıyor. değiştirme şansınız varsa en başında kullanın bu şansınızı derim.

En iyi makineler onlardır. Ufak, portatif, çıkar takılır olanlar fonksiyonlu olabilir (waffle yapanı filan oluyor) ama onun kadar lezzetli tost yapmaz. Makinenin kendi ağırlığıyla basılan ve teflon olmayan bir yüzeyde kızaran tost en iyisi. Hem ızgara da yapılır üzerinde, bence iyi bir model.
Bu tip ızgaralar zaten yıkanmaz. Yağ ve fırça ile temizlenir. Su ve deterjan sürülmez. Fırın temizleyici spreylerle arada püskürtebilirsiniz ama her kullanımdan sonra değil.

bi de bi skim yapmıs gibi ortada gerine gerine dolasanları var bu modellerin, ne yalan söliyim ben de agızlarına agızlarına vurmak istiyorum. ama en realist cozum acıklarını bekleyip toplum icinde rezil etmek, ondan anlıyolar baya.

bana göre dogru, ona göre yanlis, bana ne, sana ne, ona ne? seklinde düsünüyorum.

hee ayagini kaydirabilirsem de yaparim o baska, bana göre de senin yazdiklarin cok yanlis, hatta sacma, bisey diyo muyum? hayir? sadece fikirler farkli. abartmaya gerek yok.

1- Zaman zaman insanlardan nefret edilir. Bu da normal bence. Yalnız duvar fantazilerin işi biraz karıştırıyor gibi. Sakin ol. Öyle her canımızı sıkana bişey yapsak sence insan kalır mı dünyada? Çocuk musun?
2- Yazış tarzından sadece sen haklı, diğer herkes haksız gibi düşünmeye meyilli biri olduğunu anladım (Belki öyledir belki değildir, önemli değil orası). Buna göre, seninle aynı kafada birinin de senin için başka bir fantazi düşünebileceğini düşünebiliyor musun? Doğru ve yanlışın ne olduğuna karar verecek kadar büyük (yazar burada yaşı kastetmiyor) bir insan değilsen bu kadar kesin konuşmamakta fayda var bence. Nasıl senin doğrun sana %100 doğru deliyorsa, onun yanlışı da ona %100 doğru geliyor olabilir; olamaz mı?
3- Bu sabah ben de nefret ettim birilerinden ama yapacak bişey yok ki. Belki ben hatalıyım, olamaz mı; olur. Birileri de benden enfret ediyor mutlaka. Mesela böyle yazdığım için şu an sen :)

özet geç: sakin ol.

gönderdikten sonra baktım başkaları da yazmış: @serabetan +1 diyerek düzeltme yapıyorum.

toprak gibi oluyorum.

Birisi için bu insan sizsiniz ve o da öfkesinde en az sizin kadar haklı.
(bkz: perspektif)

ne manada işe yarıyor mu? vitamin ihtiyacını gideriyor evet.

çoğu yerde vücut hiç kullanmadan geri atıyor, deniyor. bir şekilde ne olursa olsun vücut ihtiyacı olan vitamini alıyor değil mi?

sabah aç karna alırsanız işe yaramıyor zira 5-10 dk sonra kusturabiliyor çoğu insanı.

ablamın fareli bi evi vardı. bu aletlerden her odaya taktı. hiç fayda etmedi.

ufak boylu diyerek ilk kanı sen dökmüşsün.

iki uc hamle sonrasi:
isyerinde kutuplasma, tedirginlik, yalniz kalmak..

degmez.

zgrydn 'a katiliyorum.
Ben olsam arkadasin yanina gider, "sana kisa demek istemedim, kendimle dalga gectim" derdim. Ondan sonraki tepkiye gore de yon verirdim...

Ufak boylu lafı direk o kişiye söylendiyse, az bile söylemiş olabilir.. İnsanların fiziksel özelliklerine ne kadar kafa takabileceklerini tahmin edemezsiniz..

Art niyetimin olmadigini ses tonumdan, hareketlerimden, mimiklerimden anlayabilirdi, hakaret etmesini gerektirecek bir durum ortada yoktu. Zaten oyle olsa bu kadar icerlemezdim.

yazık ya oyle denir mi ayıp... siz baslatmıssınız adam haklı :)

gidip "sana kısa demek istemedim" de deme, boy kompleksini yine yüzüne vurmuş olursun. olayı taşağa bağla, gel lan bi daha oynayacaz gibi vs.

gidip özür dile abi, ahahaha ufak boylu denir mi yahu adama. moron demesi koyduysa onu da kat işin içine "ya olm tamam ama moron denmez ki, ayıb ediyon" de. o da bence kırılmıştır en fazla, "heç gusura galma" deyip trip atacağını ya da olay çıkaracağını sanmıyorum. tatlıya bağlarsınız, bağlayın. bu yüzden tatsızlık mı olur yahu. ufak mufak, barışın bence.

Kötü niyetim olmadığını ses tonumdan vs anlasaydı fikri mantıklı değil. Kimse sizin sözlerinizin ardındaki niyeti değerlendirip doğru sonuca varabilmek zorunluluğnda değil. Bu "önemli olan niyet" yaklaşımına katılmıyorum. Kim sizin niyetinizi nerden bilsin. Önemli olan niyet filan değil ağızdan çıkan sözler ve segilenen davranışlardır.
Siz söylemek istediğiniz şeyi çok rahat, "ufak boylular elimden topu alırdı" diyerek söyleyebilirdiniz. Ama "senin gibiler" diyerek gereksiz yere o insana bulaşma gereği duymuşsunuz, bence haksızsınız.

adamın boyuna laf etmişsin.erkekler için hassas bi konu :) şaka bi yana gerçekten ilk siz saldırmışsınız.hiçbişey yapmanız gerek yok.gerçekten çok gereksiz olur.merhaba merhaba yeter bundan sonra.

hobbit de deseydin bari adama.

Hic gerek yog.
Sen başlatmışsın olayı ne kadar şaka anlamlı söylesen bile..

hocam hakareti eden sensin!!!????

adam karşılık verdiği için mi suçlu???

senin ses tonun adamı bağlamak zorunda değil ki. alenen dalga geçmişsin herifle.
aldığın karşılığı da sindirmelisin.

bkz: çuvaldız iğne

senin gibi birisiyle her gün muhattap olmak zorunda olduğu için acıdım adama.

bizim paranoyak arkadasin yaninda boyla ilgili tek kelime edemezdik, adam takintili idi boy konusunda.

yani diyecegim odur ki (daha once de denmis zaten) adamin problemi olabilir boyu ile ilgili o yuzden siz uzatmayin bu durumda.

boy falan bi yana, insanlara "bu" diye hitap edilmesi çok saçma. finomu gösteriyorsun "bu" ne lahn. umarım yakın zamanda ağzını burnunu kırar senin.

arkadaşın bariz haklı. bu duyuruyu onun açması gerekiyordu. özür dile bence. ama cevabı da senin içine oturmuş belli ki, cezanı çekmişsin yani.

o nasil ki boy konusuna takintiliysa, sen de zeka konusuna takintiliymissin ki seni bu kadar rahatsiz etmis. ayrica adamin yerine koydum da kendimi, bana ayni seyi yapsan cevap vermem ama "3 kurusluk adam degilmis" diye dusunur, seni bi kenara ayirirdim.

ayrica ekliyim, ozur dileseydin de "kotu bi niyeti yokmus" diye dusunurdum.

Bence o arkadas ezik herifin tekiymis. Kisa boylu dendi diye gerilimi o kadar tirmandiran adamdan arkadas olarak hayir gelmez.

çok net hak etmişsin, az bile demiş.

banane derim.

kardeş ayağı göt ayağı yapmadığı sürece sorun yok.

Görüşmem. Bunun eşcinselleri dışlamakla ilgisi yok ama kardeşim gibi sevdiğim biriyle düşüncelerimin de yakın olması gerek.

tepkim olmaz. tepkisi olan varsa da eşcinsel arkadaşı için üzülürüm, karşısındakini en yakın arkadaşı zannettiği için.

bana zarari olmayan bir ozelliginden dolayi gorusmemezlik etmem. zira esas ibnelik odur.

erkek mi dişi mi?

en yakın arkadaşının eşcinsel olduğunu öğrenince buraya gelip ne yapacağını sorgulayan kişinin dostluğundan şüphe eder sonra da dostluğuma bakardım. görüşmemek nedir????

aynen devam ederim. ama sadece artık yanında boxer'la falan takılmam.

niye görüşmeyeyim?
şimdiye kadar heteroseksüel diye mi görüşüyordum.

görüşmemeyi düşünmek nasıl bi arkadaşlık ? daha çok yanında olmaya çalışıp, şimdiye kadar neden söylemediğini ya da söyleyemediğini öğrenmeye çalışırdım.

"Bana sulanırsan seni s*kerim" esprisini yapar devam ederim. Sonuçta bu bir düşünce ya da tercih meselesi değil. Kimin nasıl olduğu umrumda da değil.

+ ilaveten, duyuruyu kullananlar az cok medeni insanlar. buradan cikarim yapip aha demek ki herkes boyle dusunuyormus dersen hata yapmis olursun. turk halkinin yuzde 80/90'i bu durumda nahos tepki verir.

çok kızar ve azarların. sonra da acilen tedavi! olması için öğüt manyaa yaparım kendisini.

Benimkisi merak oldu birazcık bir arkadasım oldugundan yada basıma geldiginden değil. Çok asırı bir homofobik arkadasim oldugundan ve gecen de zenne yi izleyince sormak istedim. Eşcinsel olduğu için oğlunu öldüren insanlar var bu memlekette yazık.

peki derim ben.

asiri negatif tepkiyi bir kenara koyarsak beni en cok rahatsiz eden tepki karsi tarafi aslinda oyle olmadigina ikna etmeye calismak. o insan karsinda durup bunu soyluyorsa demek ki gercekten oyle olduguna kanaat getirmis ve bu senin fikrinin sifir onem tasidigi bir alan. ikinci sirada da hic benzetemedim soylemesen anlamayacaktim var.

bana ne dedım, ıntıhardan vazgecmıs oldu. o derece onemlı bı durum verdıgınız cevap.

"karşı cinsle yakınlaşmalar" konulu sohbet ve aktiviteler paylaşmaktan ibaret değilse arkadaşlık, neden fark etsin?

yanilma payimi birakarak cevap vereyim.salca uretimiyle alakali olmamasi lazim amonyak kazaninin.buyuk ihtimal tesisin sogutma unitelerinde kullaniliyordur.birde haber biraz abartilmis gibi.dibinde durup yemediysen cok falza ayiltip bayiltmaz.

etler bile amonyakla yıkanıyor, gıdada kullanılması beni şaşırtmaz.

şimdi önereceğim yerler size kalıp olarak uyacaktır. mesela kotlarda dikkat edin sknny fit, slim fit, regular fit, twisted fit diye kalıplar vardır. fakat lcw ya da mavi de bunların bulunması nadirdir. mudo city bol kalıp yapan bir yer. kargo dediğiniz tip de bershka mağazasında bulabilirsiniz. extra önereceğim: little big ve loft da %40 size göre olabilir. zara genelde dar kalıp yapar ama uğramanızı sormanızı isterim.

mudo da çok gördüm. ve gap, columbia, pull and bear, jack jones...
istanbul'daysanız beşiktaş pasajlarındaki mağazalarda da vardı. muhtemelen beyoğlundakilerde de vardır.

www.sporcum.com

www.mudo.com.tr

mümkün olduğunca düşük bel giyerseniz fazla sorun yaşamazsınız gibi geliyor bana.

aynen.
önemliyim, ulaşılmaz bir adamımı oynuyorlar.
pekala da akıllılar.
zaten o yere de boşa gelmiyorlar.
ama adamlar yoğun orası ayrı.
kendine ayıracak vakti heba etmiyor.

herhalde çok meşguller. çünkü hem nüfuz sahibi hem de zenginler. şimdi bu adamların telefonu hiç susmaz çünkü bürokrat, yönetici, memur işçi bir dünya arkadaşları dostları falan olur, o yemeğe çağırır, diğeri bowlinge çağırır, bir başkası tenise çağırır vs, her gün kırk tane yemek teklifi alır, yani ben o konumda olsam muhtemelen karıma çocuğuma bile vakit ayıramazdım. kaldı ki iş ile alakalı arayanları hiç saymıyorum bile.

Çok fazla meşgul olmazlar. fazladan birkaç saat geçirirler en fazla ofiste. O da ekstrem bir durum değilse. örneğin bir toplantı veya herhangi başka birşeyleri yksa. üst düzey media çalışanları inanılmaz meşgul olur ve sürekli antidepresan vs takviye alırlar mesela. papa da çok meşgul olur bu yüzden zaten yaşlı olan papalar fazla yaşayamadan göçerler. mesela diyanet de çok meşguldur fakat ibadetle değil. anladın sen. yani üst düzey insan, düzeyine karakterine göre meşguldur. özel danışman vs tutup işlerinin bir kısmını yaptıranları da vardır. annadın?

mesguller ama 1 saat bos zamanlari varsa onu da sirkette gecirmek istemiyorlar genelde. klasik cumleleri ise tabi ki toplantim var.

bütün mevki sahibi insanların yalan dolancı ve şerefsiz olduğu fikrinden kurtulun.
bazen günde 6 saat toplantıdan çıkamayan ablamla görüşebilmek adına (telefon görüşmesi) ertesi gün için asistanından randevu alıyorum.

hipertansion, duztaban ya da miyop filan degilsen zor haci. dalagi aldir olmadi dalagi olmayanlari direk curuge ayiriyorlar diyolla.

miyop-astigmat var bende en son sağ göz 1.0 sol göz 0.25 dereceydi kurtarır mıyım?

doğru dürüst yapın askerliğinizi arkadaşım. yazık günah dalak aldırılır mı hiç?

numarayla yırtılınsaydı hiç askerimiz olmazdı.
ama bu kafayla gidersen bi takım çürükler alabilirsin ben inanıyorum. bi kaç tahta eksik :P

Ya dalak aldırmak gibi şeyler yapmam zaten, ne bileyim tecilim bittiği zaman muayenede garip garip hareketler yapsam, deli olduğuma inandırsam? Hastaneye mi gönderiyorlar yani anlayabilmek için?

hastahaneye sevkedilince zaten delirirsin muhtemelen öyle bi sıra oluyoki... insanların bi hafta sıra beklediğini biliyorum

Harbi mi kanka heyecanlandım lan :D miyopla miyop-astigmat arasında fark var mı? Bana miyop-astigmat dediler. 1.0 derece kötü di mi :D Gözlük takmıyorum bu arada.

bana gönderiyorlar, ben kontrol ediyorum. tey allam...
tabii ki hastaneye gönderiyorlar.

deli numarası yapsan hastaneye gönderirler.psikiyatristler bakar.sonra bu da bizi yiyo derler.hiç girme öyle şeylere.gerçekten akıl hastası olan bisürü insan görüyolar.numaranı yemezler.siz ne sanıyosunuz?

1.0 ve 0.25 miyopla askerlikten muaf olmak nedir yahu? askerlik kavramını ilk defa mı duyuyorsunuz? ortopedik sorunlar, epilepsi filan çürüğe çıkıyor, dinlenme gözlüğüyle askerlikten yırtamazsınız :)

eğer ailen problem değilse eşcinsel olduğunu söyleyebilirsin. abartı olmadan biraz feminen gittiğinde, psikolojik olarak o kadar erkekle bir arada kalmaya hazır olmadığına onları inandırırsan çürük raporu alabilirsin. ha tabii türk ordusu inkar etse de bazı gaylerden seks sırasında çekilmiş fotoğraf veya video istedikleri biliniyor. "artık yok" diyolar ama bu devletin hiçbi sikine güven olmaz.

@nathanieltroy yok hocam öyle bir şey yapacağıma 40 sene askerlik yaparım daha iyi.

ayrıca o miyopla da çürük falan alamazsın. bildiğim kadarıyla iki gözünün toplamda 14 olması lazım.

benim, doktora geçen yıl gittiğimde iki gözüm toplamda 7'ydi. şimdi ilerlemiş olabilir. ama ben bile kurtaramam yani. o kadar düşük gözle yırtamazsın sonuç olarak.

Anladım hocam peki benim şöyle bir durumum var. 4 senelik fakülte mezunuyum. Mezun olduktan sonra 2 sene tecil ettirdim. 2013 ekim ayında tecilim bitiyor. Şimdi bir açık öğretim fakültesine kayıt yaptırsam, tekrar tecil ettirme şansım var mı?

Bir arkadaşım önceden yüksek lisans yapmanın şart olduğunu ama yasanın değiştiğini söyledi. Doğru mudur acaba?

doğuştan engelli adamı bile çürüğe ayırmak için 1 hafta uğraştırıyolar. kolay mı öyle numara yaparak kurtulmak.

4 senelik mezunsan yüksek lians yapman lazım.

deli numarası yaparsan kendini direk rdm'de bulursun.

alzheimer ile alakasi oldugunu zannetmiyorum.

bunama belirtisi desen hadi bir nebze.

benimkilerde de oluyor bazen.
ailede alzheimer falan yok.
bunu yapan aile büyüklerimin başka bir sağlık sorunları falan da yok.
sanırım yaşla birlikte beyindeki performans düşüşüne bağlı olabilir.
ya da kafa karışıklığı.

dillerine öyle daha kolay da geliyo olabilir.Mesela veli ali denmez genelde ali veli denir yada hayriye-fatma-ayşe & ayşe-atma-hayriye yani anlatabilmişimdir umarım :)

ohooo bizim tum aile oyle ama herkes gayet domuz gibi saglikli:)

Bir tanıdığım küçük kızını "öz makbule" diye çağırıyor, kız da sürekli "öz değil sadece makbule" diyor. Burdaki öz , büyük kızın adı olan "özlem"den geliyor.

Normaldir.

bizimkilerde de sık sık oluyor.

en son çağırdıklarına dilleri alışıyor, ondandır. hastalık değil yani. abartılacak bir durum da değil. hemen hemen her evde oluyordur.

- hepinizi sevip bir tuttukları için bilinçsiz olarak bunu yapıyorlar ya da dikkat dağınıklıkları var,
- b12 vitamini eksiklikleri olabilir,
- yüksek tansiyon olabilir

Öyle olmayan aile büyüğü görmedim açıkçası.

yok bişey yok sakin, hemen o prospektüsü yavaşça yere bırak.

len oluversin o kadarcık nolucak. bana da yapıyolar, annem bana gelene kadar bütün kardeşlerini sayıyor neredeyse.

benim babam bile böyle. takma :D

ben bunu anne ve babamla yaşıyorum. tek sebebi gözden uzak olan gönülden de dilden de uzak olur.

valla ben simdiye kadar ilk benim ismimin soylendigini hic gormedim :)

varsa yoksa 4-5 senede bir gordukleri diger kuzenlerim.

kendi neslimin en kucuguyum, ondan oluyor olabilir.

tiner dene.

@tansu tiner zarar vermez mi hayvana.

@c1b2 suyla temas edince baya tepki veriyor. suyla aslında ufak ufak çıkmaya başladı ama hiç hareket etmese bile saatler harcamak gerek. bu kaçmaya çalışınca bir de siz düşünün. acıdım da patileri boyalıykan kafasını falan temizleyemez, yalanamaz. illa ki halletmem lazım bir şekilde.

hareketsiz dursa en azından boya kısımlarını kesicem de.

Tiner sürme. Kedi onu yalar, zehirlenebilir. Bir süre sonra kendiliğinden tüyler dökülüp, sağlıklı tüyler çıkavaktır zaten. Yalnızca sabunlu suyla yıkayın çıkanlar çıksın.

sakin tiner surmeyin. en mantikli cozum belediyelerin ucretsiz veterinerlerinden birine goturun

@old possum ha kendi kendine dökülür mü diyorsun.
ben yine arada ılık suyla falan sürttüreyim, çıktığı kadar. baya da çok bulanmış gerçi badanaya ama umarım çıkar yav.

Benim deneyimlerime göre, senin uğraşıp da çıkaramadığın pek çok şeyi kedi kendi yalayarak çok daha kolay çıkarıyor ama tabi boyayı yalaması ne kadar sağlıklı, tartışılır. Yine de tiner yalamasından iyidir sanırım.

furminatör tarakla düzenli olarak tüylerini tarayın. boyalı kısımların tararken tüylerle geldiğini görürsünüz.

yok bir koliye koyup çöpün kenarına bırakıyor mahalleli

153 vardı hayvan ambulansı masraflarını hayvan severler karşılıyor. hala varsa.

153 ibb beyaz masa olarak geçiyor, türkiye geneli yok sanırım?

teorik olarak 153ten hayvan ambulansı çağrılabiliyor ama zaten bi tane olan ambulansa da sadece mesai saatleri içerisinde ulaşılabiliyor olduğu için, akşam ya da gece kaza geçiren hayvanlara sktr çekiliyor.

likit eyeliner kesinlikle. işin ilginç tarafı, onca marka denedim, en güzel likiti flormar'da dipliner olarak buldum. sürümü de gayet kolay ya da el alışkanlığı artık benimki, bilemedim.

@devilred, iyi hos da ben suremiyorum bu likit eyelineri.Bunun bir teknigi filan yok mu,bana da anlativerseniz?

sephoranın kelem gibi olanları var. (kalem eyelinerdan kastettiğinin o olduğunu varsayıyorum. sephoranınkiler o kadar çabuk kurumuyor.)

işin sırrı tek el hareketiyle hızlıca ve bir kerede sürmek. gözünü kapat, gözünü kapağı düz olacak şekilde (çinli gözü gibi olacak şekilde) çek geri doğru. sonra eye liner'ın fırçasını göz kapağının üstüne koy ve bir anda çek.

birkaç kez yapınca elin alışacak. bu arada önce normal göz kalemi ile yaparsan elin biraz yatkınlaşır, likit kasmaz sonra.

ay bildiğin tarif ettim :s

Aynen goldentitan'ın dediği gibi kalem şekline olan likit eyelinerlardan alabilirsin. Ama bence kalem de almanda bir sakınca yok. İkisi de iyidir, yalnız kalem eyelinerların rengi daha soluk oluyor, simsiyah bir renge ulaşamazsın.
Ayrıca sakın ha Flormar falan alma, dünyanın en iğrenç ve en kolay dağılan diplinerı Flormar'ınki. Ben Loreal'in eyelinerini kullanıyorum çok memnunum, ama hızlı davranmak gerekiyor çekerken, çabuk kuruyor çünkü.

Sapı kalem gibi uzun değil kısa olanlar var likitlerin. Onları sürmek daha kolay oluyor. Daha yakından tuttuğun için daha fazla kontrol sahibi oluyorsun, tavsiye ederim.

Kalem degil likit degil siyah far ve eyeliner fircasi al derim. Surmek hicbir beceri gerektirmiyo ve cok kalici oluyor. Istersen onun uzerine de likit eyeliner cekebilirsin daha kolay oluyor, hatalari gostermiyor...

@ayrim bu ilgincmis,deneyebilirim sanırım.Ama ben cok kalın sekilde çekmek istemiyorum .ince olsun,eyeliner sürdüm diye bağırmasın istiyorum.

Fırçayla daha rahat sürerim diyorsanız krem eyeliner alın. Çok güzel onlar. mac kullanıyorum ben. bir de ayrı fırça alıyorsun, çok güzel sürülüyor.

@cereal killer,evet arastirirken ben de en dogrusunun jel eyeliner almak olduguna karar verdim.Bir de dipliner cok soylenmis.Ikisini de alip alistirmalara baslayacagim,inaniyorum olacak (:

gerek olmadığı için.

kan değerli olduğu için.

kan lekesi zor geçiyor bi de!

kan fazlası mı var? ya da kimi/neyi öldürüyoruz? şurada bile onlarca kan ihtiyacı içeren duyuru açılırken çok abes olmamış mı bu soru?

kısacası yok öyle bir dünya. ayrıca muhakkak bir hukuki kısıtlaması da vardır.

hayvan kanı kullanılan bazı filmler var. gerçek kan oluyor hayvanlarınki de.
fakat gerçek ve temel sebepse oyuncuların gerçek kan yerine yapma kan ile hem psikolojik hem fizyolojik olarak daha sağlıklı kalması ama hepsinden de öte kanın hava ile temasında pıhtılaşma faktörü diye bir gerçek var.
kısacası hem ahlaken hem fiziken çok abes bir iş olduğu için kullanılmıyor.

bir sürü hayvan kesiliyor aslında onların kanları da kullanılabilir. direkt insan kanında yola çıkılmış ama bence hastalık riskinden dolayı.

gercek kandan bir suru sey bulasma riski var. sonucta patlatiliyor, ediliyor vs. sadece bulasici hastalik bakimindan degil icerigindeki baska seylerden de hastalik yaratma riski mevcut.

ayrica birkac ornek var boyle gercek kanin kullanilarak deneyler yapildigi.
insanlara bu goruntuler gosterilmis ve sorulmus. rengi cok acikti, cok kivamsizdi vs diye elestirilmis kullanilan "gercek" kan.
ornegin bazi efektlerde bir kan var bordoya bakan kirmizi. gercekte ise kan cok daha kivamsiz ve acik renk oluyor. tabii hangi bolgeden aldigina gore de degisiyor.

gerek yok kisaca gercek kana. gercek kandan cok daha kan gibi gorunen bir suru efektif sey mevcut.

gerçek kan pıhtılaştığı için kullanırken çok sorun çıkarır diye düşünüyorum. gerçek kan kullanmak etik olmaz hem de. büyük ihtimal, sineması endüstrileşmiş ülkelerde bu şekilde gerçek kan kullanmak yasaktır.

insan kanına en yakın kan domuz kanıdır ve prodüksiyonu iyi olan filmler domuz kanı kullanır.

pardon yahu, ben de insan kanını gerçek kan olarak düşünmüşüm. allah kahretsin beni, nasıl yaptım ki böyle bir hatayı :((

İlginçtir, bazı şeylerin orjinalleri, filmlerde "gerçekçi görünmediği için" kullanılmıyor. Gerçek kandan daha gerçekçi bir boya olamaz değil mi? Ama insanlar kanın kıpkırmızı bişey olması gerektiğini düşünüyor ve gerçek kan görünce onlara yapay görünüyor. Belki de çoğu insan gerçek hayatta litrelerce kana bulanmış bir ortam görmediği için gerçekliğini yanlış değerlendiriyorlar ama sebep hastalık+koku/iğrençlik faktörü+fiyat+bu.

çekirge yetiştirme

motosikletle uzun yola gitmek ülke gezmek, trombon çalmak, konser vermek.. gibin

fragman izlemek

resim yapıyorum.heykele de ilgim var.resim kursuna devam edip,ayrıca heykel kursuna da gidicem.

Film seyretme seyretiğim filmlerin konusunu yazma yürüyüş

hobi sayılır mı bilmem ama : uyumak.

ufak çaplı marangozluk, bitki yetiştirmek, evin orasını burasını boyamak.

Buyuculuk, seyyahlik...

Münazara

tanımadığım insanlarla kaynaşıp muhabbetin dibine vurmak,garip değil mi ,biliyorum

bende de var ben de test falan yaptırdım ama bi şey çıkmadı. nasıl bir ağrı seninki tarif edebilir misin ?

Ya böyle hep aynı şiddette, ne artan ne azalan türden bir ağrı. Uyurken, ders çalışırken falan insanı acayip rahatsız ediyor, konsantre olamıyorum. Sağ elimi göğsüme götürdüğümde kapladığı alan kadar bir yer hep böyle. Yılda bir iki kez de böyle aşırı şiddetleniyor, iğne yapıp yolluyorlar. Benzer mi?

agrinin tam olarak nerede oldugunu parmaginin ucuyla gosterebiliyorsan, cok buyuik bir ihtimalle, kalble hic bir ilgisi olmayan bir agridir.

aynen, şiddeti aynı ve artıp azalmıyor hiç. iki gögsümün arasında kalak boşluğun sol tarafı ağrıyor ekseritle. sigara kullanıyor musun?

Compadrito, öyle değil bu bölgesel bir ağrı. Geniş bir alanda aynı şiddette bir şey. Noktasal değil kesinlikle. Kardiyolojide bir sürü test yapıldı sağlamsın dedi doktor ama bilmiyoum ki ne bu o zaman.

badiparmağı, tam yerini tarif ettin. Aynen ora ağrıyor. Yok sigarayla işim olmadı hiç.

ne diyeyim bro, korkacak bir şey yok gibi ama yine sağlam kazık alalım biz. dikkat etmek gerekir. sigarayı da bırakcam ama zor gibi bu gidişle.

Kas agrisi olabilir mi acaba? Bende kalbim agriyor diye dr dr gezdim. Ekgler eforlar falan temiz cikiyprdu. Kalp hastasiyim diyerek panik atak oldum neredeyse. Sonuc olarak her yil duzenli olarak fizyoterapi goruyorum. Cok gerildigimde ya da hafiften agrinin geldigini hissettigimde masaja gidiyorum. Faydasi oluyor. Biraz egzersiz ve cokca ilac ile bu histen kurtulamiyorsun ama bir sureligine unutabiliorsun

Badiparmağı, birimiz probleme çözüm bulursa diğerine haber versin :). Sigarayı bırak vallahi iki akrabamı kaybettim bu yüzden. Birini özellikle çok severdim sigara denir denmez gözlerim dolar hep. Şakaya gelmez.

feleğin gözünü kamaştıran adam, bir doktor bahsetmişti sanki kas ağrısı olabilir falan diye sen deyince hatırladım. Bir de ona bakayım bakalım. Acaba hangi bölüme gitmiştin hastanede bunun için?

hacı ben sadece bir kez gittim doktora gerekli şeyler yapıldı bir şey çıkmadı. sorunun temelini bulursam haber ederim tabi neden etmeyeyim :) bırakcam valla bırakmam gerek!

evet evet, kas ağrısı olabilir. annemin de başına geldi benzer bir şey, kalp krizi mi geliyor yoksa diye panik atağa bağlıyordu. kas ağrısı çıktı. hangi bölüme gittiğini hatırlayamadım ama maalesef.

Genelde kalp civarında ağrı yaşayıp da hiçbir kalp problemi bulunmyan kişilerin sorunu yemek borusunda çıkıyor. Gastroenteroloji bölümüne gidip durumu anlatın.

Sirasiyla kardioloji, dahiliye, ftt ve psikyatr siralamasini izliyor. @beyoglu is iyi bi fizik tedavi uzmani bulmaya kaliyor. Eklememisim ama sirtustu yuzmek bu duruma muthis iyi geliyor

Hazır yufkalar zaten pişirilmiş oluyor, yiyebilirsiniz.

annelerimiz kucukken oyle derdi ama zannetmiyorum. cig degil aslinda onlar, pismis. yoksa bildikleri birsey mi var bizim bilmedigimiz? hic tatmin olmadim cevabimdan :S

Açık yufka için mikroplu oluyor filan muhabbeti peki?

Bir de annem karnın ağrır filan derdi, o da yalan değil mi? Aydınlatın beni...

Bende küçükken (hatta şimdi bile) yerdim ve annem aynı şeyleri söylerdi. Sanıyorum ki bütün yufkaları yiyeceğimden korkup börek için yufka kalmayacağından böyle birşey uydurdu. O kadar yedik hiçbirşey olmadı, hala yiyoruz olmuyor :)

çiğ hamur kurt yapar. ama her börek sardığımda 1 tane yerim

Çok yenirse belki hazımsızlık veya karın ağrısı yapabilir ama "kurt" filan yapması imkansızdır.

bir tekir, bir sarman

bizim evde 2 kedi var ve sahibi biziz. mamasını kim veriyorsa sahibi odur ve istediği zaman sevme hakkına sahiptir :) sıkıysa başka türlü olsun eheh aç kalır :)

birkac ay oncesine kadar 2 kedi vardi evde. birini kaybettik. simdi bir tekir.

bahcede en az 3 en cok 8 kedi oluyor zaman zaman. saglik sorunu olan varsa onunla da ilgilenmeye calisiyoruz.

2 kediyle yaşıyorum, dozunu ayarlayarak kızım ve oğlum demeyi tercih ediyorum.

2 melez sahibiyim, bir dişi, bir erkek. Tekir diyordum başlarda ama melez olduğunu söyledi çoğu kişi. Prens ve Prenses. Şuradan buyrun:

www.youtube.com

Kanalda diğer videoları da mevcut sıpaların. :)

5 senedir bizimle yaşayan panterden sonra 2 ay evvel sokakta bulduğum 4 yavru da bizim evde artık, onları yuvalandırmaya çalışıyorum, 5 kedi bir ev için çok fazla çünkü :)

uzundur bakacaktım, petarkadas'ta kaç kedi var diye, bu soru üzerine baktım. 11500 kedi görünüyor. petarkadaş üyesi olmayıp bir sürü kedi bakan insan biliyoruz, diğer taraftan. sevgiliyle biz iki güneş parçası bakıyoruz, üçüncü ve sonrakiler için ev değiştirmeyi bekliyoruz... ama kış için eve almayı düşündüğümüz civar kediler var. geçen sene bizim kuleye tırmanıp, mama yemeye gelen bir elmas kışı geçiremedi, mesela... ikinci kediyi evlat edinen üçüncüyü, üçüncüyü edinen dördüncüyü hayal eder oluyor. büyücüdür kediler, galiba ondan.

bennn :)1 tane dana mız var :) facebooku bilem var IT'S DANA :)

3- herkes saramıyor, saranlar uğraşmak istemiyor. o kadar uğraş verilip benim gibi hayvanlar tarafından 5 dakikada 1 tenceresi imha ediliyor.

1-en fazla 15 lira
2-kilosu 8 liraya satılıyor yaprağın
3-yapması zor fakat yemesi kısa sürdüğü için insanlar pek uğraşmak istemiyor.

İşçiliği pahalı ya.

yaprak salamura vs olarak her mevsim bulunabilse de, doğru dürüst bir sarma için gereken körpe yaprağın da bir mevsimi var. o mevsim dışında katur kutur incir yaprağı gibi şeylerle yapılanı bir tat vermiyor. ben o yüzden sık yapmıyorum şahsen.

elde sarmak zor da aleti yok mu bunlarin bir de.

ankara'da sarıp satarsan ben alırım.

benim bir de anlamadigim ögretmenin annesi mi kapidaymis? o da baya ilginc yani, anaokulunu degistirebilirsiniz bu nedenden ötürü.

orda bir yanlış anlaşılma olmuş. oğlumun annesi :) yanii eşim....zaten sürekli kapıda bekliyor..bir yere ayrılamıyor..

yaa simdi ben cok genel bi cevap verip kaccam, cocugum yok, evli de degilim, bana kolay söylemek.

ama cocugu simartmayin :)

ceza vermek de bilemedim pek.

yani aslinda simdi geldi aklima da genelde cocuklar anne babalariyla olunca simarik baskalariyla olunca daha uslu olurlar, varsa öyle yaninda uslu durdugu biri o konussun.

hee bu arada benim dediklerimden yola cikip biseyler yaparda cocugunuz psikopat olursa "amaaan amaaaan serabetan yapti" demeyin...

Ben bu durumun hayat tarzınız ya da çocuğunuzun şartları nedeniyle geliştiğini sanmıyorum. Teyzem de hayatı boyunca çalışmış olmasına rağmen, çocuk sahibi olunca işini bıraktı. Kızı 3 yaşında ve bugüne kadar tüm zamanlarını beraber geçirdiler. Sonra tekrar çalışmaya karar verdi hatta güzel bir teklif aldığı için çok ani oldu. Ne çocuğun ne kendisinin alışma vs şansı olmadı. Apar topar bir kreşe yazdırıldı çocuk ve bir kere bile anne diye ağlamamış. Akşam annesini görünce çok seviniyor ama okulda zorluk yaşamıyor.
Yani bu çocuğunuzun karakteriyle ilgili bir şey bence, sizin herhangi bir yanlışınızla değil. Okulda kendini güvende hissetmiyor olabilir. Normalde ev dışındaki yabancı ortamlarda tavrı nasıl? Rahat davranabiliyor mu? Sadece kendi evinde ve sizin yanınızdayken mi en rahat şekilde yaşayabiliyor? Yabancılardan korkuyor mu? Eğer öyleyse güvende olduğunu hissettirmek gerek sanırım.

ebeveyn değilim ama lütfen çocuğunuza ceza vermeyin.
anlatın kötü bir şey yaptığını, anlamazsa bir daha anlatın.
ceza vermeyin, küçüklüğü hep ceza yemekle geçen çocuklar birer psikopat birer şerefsiz oluyor büyüyünce.

he ama şöyle bir şey de var belki de çocuğunuz haklı. belki öğretmen kızdırmıştır, belki vurmuştur vs.

çocuk psikiyatristine götürdünüz mü?

yöneticilik pozisyonundan istifa edecek kadar fedakar


isin (anneligin) dozunu kacirmis olabilir. elinde mama kabiyla "hadi annecim, bi lokma daha, lutfen" filan diyerek oglunuzun arkasindan kosturdugu oluyo mu?

hal boyleyse, oglunuzu bagimli kisilik haline getirmis ya da getirmek uzeredir. cocuk psikologundan ya da psikiyatrindan profesyonel yardim almalisiniz. esiniz de, yaptiginin, oglunuza fayda degil zarar verdigini anlamali. (annelikte olcuyu kacirdiysa varsayimiyla yaziyorum. kacirmistir demiyorum).

bence bir çocuk psikologuna kesinlikle danışın.
benim annemin bir arkadaşının kızı (o zaman 6 yaşlarındaydı) okula başladığında çok sorun yaşamıştı.
sonradan alışıyorlar genelde. geçici bir durum bu.
birisi şımartmayın demiş. katılıyorum. her çocuğun karakteri farklı olsa da anne babanın sürekli yanında olamayacağını öğrenmeli.

Öncelikle belirteyim, anneyim. Biri 2,5 biri 7 yaşında iki kızım var. Küçük henüz anaokuluna başlamadı anneanne ve teyzesiyle beraber takılıyorlar gün içinde akşam gidip alıyorum. Büyük kızım da aynı şekilde 3 yaşına kadar anneanne ve teyze ile beraberdi okula başlayana kadar. Dolayısıyla sabah kalkma saatleri hep benim iş saatlerim oldu. Bu konuda zorluk çekmediler. Sabah ayrılmaları da çok sorunlu olmadı çünkü annem ve ablam benden bile daha özenli bakarlar evlatlarına sağolsunlar.
Sizin yavrunuzun durumunda çocuk hem sabah erken kalkmaya alışmak zorunda hem de tanımadığı insanlara emanet edildiği için kendini güvende görmüyor. Naçizane önerim:
* Geçişi aşamalı olarak yapın, çocuk bir anda pek çok değişiklikle karşılaşmış.
* Önce gündüzlü bir bakıcı bulun.
* Çocuğunuzu yarım günlük bir programa yazdırın.
* Daha sonra çocuğunuz anaokuluna alıştıktan sonra (en az 6 aylık süre verin) tam güne geçin.
* Çocuğunuza elbette yapmış olduğu şeyin yanlış olduğunu anlatacaksınız. Ve elbette bunu kızgın bir ses tonuyla değil yumuşak bir şekilde anlatacaksınız. Çocuk sadece güvensiz bir ortamda kendini -aklınca- korumaya çalışıyor.
* Bu geçiş aşamasında bir çocuk psikoloğu elbette yardımcı olacaktır. Anaokulunda yok mu öyle biri?

konunun uzmanı geldi:) ben okul öncesi öğretmeniyim, her dönem çıkar böyle birkaç öğrenci, öncelikle fazla panik yapmışsınız, sorunu gözünüz de çok büyütmeyin.

ayrılık kaygısınız tüm çocuklar yaşar fakat aşırı bağlanmış çocuklar ayrılık kaygısını daha yüksek yaşıyor. çocuğun yanında da panik yapmayın, bunun normal birşey olduğunıu anlatın, başka çocuklardan örnek verin. öğretmeninin uyguladığı yöntemi bilmiyorum ama anne birkaç gün sınıfta kalabilir çocuk alışana kadar ya da sonraki birkaç gün çocukla anlaşma yapıp günün belli bir saati sınıfta kalması sağlanabilir, ama tabiki verilen sözlere sadık kalınmalı. çocuk öğretmene zarar verdiyse büyük ihtimalle zorlamışsınızdır, onunda katıldığı kararlar verin. yeterki kararlı olun birkaç hafta içinde sorun çözülecektir. veliler için hazırladığımız bir yazı vardı bulursam eklicem.

buldum.

Anaokuluna Alışma Sürecinde Küçük İpuçları

Artık bebeğim büyüdü diyebilirsiniz. Gün içerisinde birkaç saat sizden ayrı kalmayı başarabilecek, sizden başkasına güven duyabilecek ve kendi ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilecek becerileri gösterebilme zamanı geldi.



İlk anaokuluna başlama süreci yaklaşık 3 yaş civarıdır. Bu yaş öncesinde çocuğunuz duygusal olarak size bağlı bir dönemdedir. Sizden ayrılmak istemez, ayrıldığı zaman kaygılanabilir , ağlar. Bu duygusal gelişimi için normal bir süreçtir. 3 yaş sonrasında sosyal gelişiminin sağlanması ve bazı becerilerin kazanılması için anaokulu eğitiminin belli sürelerle başlaması sağlıklı bir gelişim için önemlidir.

Anaokuluna başlama süreci bazı çocuklarda hızlıca tamamlanırken bazı çocuklar çok zorlanabiliyor. Kaygılar artabiliyor, uzun ağlama krizleri yaşanabiliyor. Duygusal gelişimin zarar görmemesi için hem ailenin hem de okulun dikkatli olması önemlidir.

Bu dönemin sağlıklı tamamlanması için ilk isteğimiz annenin de bu ayrılma sürecine duygusal olarak hazır olmasıdır. Başarısız sonuçlanan uyum süreçlerinin çoğunda annenin henüz bu ayrılığa hazır olmamasını gözlemliyoruz. Anne veya baba nasıl davranması gerektiğini bilirse çocuğun duygusal gereksinimleri daha fazla karşılanacak , duyduğu endişe ve korkular azalacaktır.


İlk günle beraber yapmanız gerekenler…


Çocuğunuzun ve sizin stresli olmadığı bir dönemi seçmelisiniz: Okula başladığı dönemde çocuk duygusal olarak rahat olmalıdır. Aksi halde yaşanan stres çocuğun okul ile ilgili algısına yansıyacak ve öğretmeni ile kuracağı iletişime zarar verecektir. Annenin gergin ve stresli olmaması da bu dönemde gerekli sabrı ve anlayışı göstermesi bakımından önemlidir.

Çocuğunuzun hastalık döneminde olmamasına dikkat etmelisiniz: Hastalık dönemlerinde çocuklar huysuzlanır. Anneden ayrılmak istemez. Bu nedenle daha huzurlu olduğu dönemlerde okula başlamaya özen göstermelisiniz.

İlk gün çoğunlukla çocuğunuzun yanında olun: Birçok anne ilk gün görevi öğretmene bırakmaya çalışır. Bu çocukta kaygıyı başlatabilir. Sizden ayrılması için acele etmemelisiniz. Sizin olduğunuz, kendisini güvende hissettiği zamanlarda yanında olarak hem ortama hem de öğretmenine ısınması için ona yardımcı olun.

Oyun oynasın ve keyifli zaman geçirsin : İlk gün kontrolü ona bırakın. Yapmak istediklerini yapsın ve tüm merakını gidersin. Öğretmeninin onun istediklerini yapıyor olması onu mutlu edecek yıl boyunca devam etmesi gereken güven ve sevginin temelleri ilk gün atımlı olacaktır .

İlk gün fiziksel gereksinimlerini siz karşılayın: Tuvalet ve yemek vb gibi gereksinimlerini ilk günlerde öğretmenine yaptırmak istemeyebilir. Bu onun için özel ve alışkın olmadığı bir durumdur. Eğer öğretmenin gereksinimlerini karşılamasına izin veriyorsa devam edebilirsiniz. İstemiyorsa zorlamayın.

İlk gün okulda yemek yemesini ve uyumasını beklemeyin: Birçok anne ilk gün diğer çocuklarla beraber hareket etmesini ve onlarla birlikte masada oturup yemek yemesini bekleyebiliyor. Bu çocuğu zorlayan bir durum haline gelebilir, okulu yemek yenen ve uyku uyunan bir yer olarak algılamasına zemin hazırlayabilir. Eğer diğer çocukları gördüğünde kendisi masaya oturmayı tercih ediyor ve bu durumdan keyif alıyorsa izin verebilirsiniz.

İlk günü süre olarak uzun tutmayın: İlk gün okuldan keyifli ayrılması önemlidir. Uzun süre okulda kalması sıkılmasına neden olabilir. Bu nedenle keyifli geçen birkaç saat ilk gün için yeterli olacaktır.

Öğretmenin sıcak ve güven veren iletişimi önemlidir: İlk günkü karşılaşmada öğretmenin yaklaşımı okula olan olumlu algısı için çok önemlidir. Bu nedenle öğretmenin yaklaşımlarını çok iyi gözlemleyin. Eve gittiğinizde öğretmenin ismini ve okulda geçirdikleri keyifli vakitleri ona hatırlatın. Bu; okul ile ev arasında bağ kurmasını sağlayacak ve öğretmenine daha hızlı alışmasına zemin oluşturacaktır.

Öğretmenine alıştığını hissettiğinizde yavaş yavaş uzaklaşın: Bu alışma süresi her çocukta farklıdır . Bazı çocuklar ikinci günde sizden uzaklaşmayı başarabiliyorken bazı çocukta daha uzun sürebiliyor. 2-3 veya 4. gün aynı ortamda olmaya devam etseniz de o öğretmeni ile oynarken siz biraz uzakta durup başka şeylerle ilgilenebilirsiniz. Göz iletişiminizi onunla asla koparmamalı ve gereksinim duyduğunda ilginizi devam ettirmelisiniz.

Başlangıç için arkadaşlarına değil öğretmenine alışması önemlidir: Birçok anne ilk günlerde çocuğunun diğer çocuklarla birlikte oynamasını ve onlara alışmasını ister. Bu yanlış bir düşüncedir. Öncelikli olan bir yetişkine güven duymasıdır. Çünkü ilerleyen dönemlerde bir sorun yaşadığında sığınacağı kişi siz değil öğretmeni olacak. Bu nedenle ilk sıcak iletişim öğretmeni ile kurulmalıdır. Öğretmeni, uyum süreci tamamlandıktan sonra diğer çocuklarla tanışması ve kaynaşması için ona yardımcı olacaktır.

Aşamalı uzaklaşma süreçlerine başlayabilirsiniz: Bu sürece geçmeniz için çocuğunuzun duygusal olarak hazır olduğunu gözlemlemelisiniz. Öğretmenine güven duygusu oluştuğunda ve oyun oynarken siz uzaklaştığınızda hemen sizi aramıyor, ağlamıyor ve kaygılanmıyorsa başka bir odada kalabilirsiniz. Bu sürece hazır olma süresi her çocukta farklıdır unutmayın!

Evde öğretmeni, arkadaşları ve okulla ilgili sohbetler edin: Bu sohbetler okul algısının güçlenmesini ve hayatında okulun bir rutin haline gelmesini sağlayacaktır. Sohbetlerden keyif aldığını hissettiğiniz sürece devam edebilirsiniz. Hoşlanmıyorsa bırakın. Okul ve ev arasındaki bağı kuvvetlendirmek için eğer kabul ediyorsa evden birkaç eşya , oyuncak götürebilirsiniz. Bu kendisini iyi hissetmesini sağlayabilir.

Ayrılma süreci: Bu aşamaya gelme ve duygusal olarak hazır olma süresi her çocuk için farklıdır. Çocuğunuz öğretmeni ile yeterli iletişimi kurabilmişse, ona güven duyup fiziksel ihtiyaçlarını gidermesine izin veriyorsa, sizin aşamalı olarak uzaklaşma ve ortadan kaybolma süreçlerinizde sizi aramıyorsa siz olmadan okulda kalma aşamasına geçebilirsiniz. Bu süreyi başlangıçta kısa tutmalısınız , zamanla bu süreyi duygu ve davranışlarına göre uzatabilirsiniz.

Uyum süreci tamamlandıktan sonra servis, yemek ve uyku aşamalarına geçmelisiniz : İlk günlerde servise binmek çocukta kaygıyı arttırabilir. Her aşamaya geçişte çocuğun duygusal olarak hazır olması önceliklidir. Kabul etmiyorsa asla zorlanmamalıdır. Ev ve okul birlikte hareket ederek ikna çabalarına sevgi ve güven duygusunu zedelemeden devam etmelidir.

Okula uyum sürecinde çocuğunuzda bazı duygusal ve davranışsal değişimler gözleyebilirsiniz : Bu süreçte çocuğun bazı kaygılar yaşaması normaldir . Bu kaygılara bağlı olarak evde sizden ayrılmak istememe, huzursuzluk, iştah ve uyku düzeninde bozulma, sık ağlama görülebilir. Bu dönemde çocuğunuza karşı sabırlı ve anlayışlı olmalısınız. Gerektiğinde okulla iletişim halinde olmalı ve birlikte hareket edebilmelisiniz.
Sağlıklı ve mutlu çocuklar yetiştirmeniz dileği ile..

büyü için lazımsa büyücülere sormakta fayda var.

domuzlardan temin edilir.

Marketlerde bulabileceğinizi sanmıyorum ama domuz ürünleri satan, yoğunlukla yabancı müşterilere hitap eden şarküteriler vardır genellikle lüks semtlerde. Öyle yerlerde bulunabilir.

buyu icin lazimsa aktarlarda yarasa kanadi, fare kuyrugu, yilan kabugu, kablumbaga kani, domuz yagi gibi bilimum materyal mevcuttur. em yakin akatari bulmak icin en yakin camiye gidilip cemaatle hos besten sonra ya aktar lazimdi acaba nerde bulunur dersin. yemek icin lazimsa bu domuz yaglari hijyenik degil kullanma olebilirsin.

macrocenterda normal domuz eti üzerinden istediğiniz üzerine sıyırıp veriyorlar. belki aklı basında insanların arayısına cozum olabileceği için buraya not düşmekte fayda var.

hoşçakal elizabeth ahahaha

akşama çift kale maç var

"Rahat battı"

nette dolanırken bir yerde görmüştüm

Killatmadan yazılabilecek biseyler işte @ok by mantıklı ne olursa.

rahat batti yazmis bi arkadas, bu olaylar bana cok lame gelse de, bu eh ~ dedirrti.

hepinizin sonu böyle olacak

game over

The End
The Hapyy End
and they lived happily after

sultanlığa veda

bu konuda mal mal komiklik yapmanın şundan farkı yoktur gözümde.
www.forumbe.com


mal mısınız amk ya? "aha yarra yedik" tarzında yazı mı olur?

yap duygusal bişeyler, sulandırma derim ben.

binecem üstüne vuracam kırbacı

Gençler Anlaşmış...

Düğünle ilgili olaylarda "ben ne bok yedim" tarzı espiri aşırı geyik geliyor bana. Bence o tarz bişey yazmayın.

Türklerin arasına "hoşgeldin".

herhalde askıntı olma olasılığından korkuyorlardır.
bir de başkasına yardım ederse ölecek hastalığı vardır ya, ondan da olabilir.
çevreni elemek için iyi bir fırsat.

anlıyorum.

hehe şaka bi yana hemşeri hemşeriyi gurbette bilmem ne yaparmış derler yurt dışındakilerde amaaan şimdi gelir kafa ütüler soğuk davraniyim uzak dursun rahatımı bozmasın tarzında şeyler düşünüyo olabilirler.

fakiriz olm, hersey maddiyat bizde. 3. dünya ülkesinin dünyası para olan insanlarız biz.

garip bi durum, ben oturup ciddi ciddi yazıyorum mesaj atanlara anlatıyorum, çünkü ben ilk gittiğimde de internetten rastgele bulduğum insanlar çok yardımcı olmuştu. türklere has bi mevzu, türklere yazma bence. gerek yok.

gidersin şimdi başına dert olursun diye düşünüyodur içinden. çok kurnazızdır biz milletce. ama işimiz düşünce hiç utanmadan arar sorarız. normal şaşırmadım.

yurtdısında bişey ögrendim,Türk gördünmü kaçıcaksın abi.adama diyorum ya 10km biyere gitmem lazım götürürmüsün aa yok işim var diyor,diyorum acil abi kusuruma bakma diyor..yabancı iş arkadaşıma söyledim adam götürdü bide işimi bitirmemi bekledi orada 2 saat benle beraber durdu,sonra dediki acıkmısındır gel bi pub a gidelim orda hesabı ödemeye kalkıyor,dedim bro o kadarda degil ye iç benden..özet böyle kaçıcaksın abi,memlekette adam kalmamıs maalesef

yurtdışına çıkan türkün götü kalkıyo net. kebapçılarda bile o kompleks var amk ben de anlamadım.

sen siktiret insan gibi davranmaya devam et dallamalıklarını yüzlerine vur bir gün onların da işi düşer kendi gibi birilerine.

Bence nerelerde yazdığınızla ilgili olabilir. Mesela, kusura bakmayın ama facebook bir tanışma kaynaşma sitesi değil ki. İnsanların tanıdıkları ile iletişim halinde kalmak için girdikleri bir site. Facebookta tanımadığı insana mesaj atanları da ben anlamıyorum.

burda cereal killer a bi cevap vermek gerekli, sözlükte tanisma yeri degil, hatta facebook gibi social network dahi degil ama az olan ortak alanlarda insanlarla tanisma amacli mesaj lar atilabiliyor.

mesela ben münihe bmw ye calismaya gideceksem facebookta orda calisan insanlara bi bakar, yasima ,üniversiteme, ortamima yakin adama mesaj atarim. bu gayette normal. genelde zaten erasmuscusuna, üniversite ögrencisine mesaj atarsin, varsa ortak arkadas olana mesaj atarsin.

bu da gayet normal bence. burada tabii kisinin dili ve referanslari önemli, adam "yea ben münihe geliyorum , sindi arkesesim yok yea" seklinde mesaj atiyosa farkli, ya da ben bilkentten geliyorum xxx e diyosa bilkent o adamin referansi, güven verir bi standart üstüdür bellidir yani.

olay bu.

turklerle muhetab olunmaz disarda iyice mallasiyolar. heralda disarda olunca bi bok oldum saniolar. isim olmaz turko ile disarda ne muhabbeti ne gul yuzu

Cereal killer gibi kezbanvari bir bakış açısıyla yaklaşıyor türklerin çoğu, doğru yani. Altı üstü 2 satır bir şey yazacaksın, şöyle güzel böyle iyi diyeceksin, mesaj bu yani ölmezsin merak etme. Ama yok, benle arkadaş olmaya mı çalışıyo acaba yabancılarla konuşma demişti annem modu açılıyor direkt. saçmalık.

Serabatan'ın yazdığında 'tanışalım' gibi bir mana mı var? Yok, bilgi bekliyor sadece. Ne olarak algılamış Cereal, 'facebok tanışma sitesi değil ki', e daha ne diyem? mahmut mu diyem?

Türkiye'de yavşak çok olduğundan, sizin de yavşadığınızı düşünüyor olabilir kızlar.

Erkekler de banane amk diyor olabilir.

hiçbir fikri olmadığı halde cevap vermiş olmak için cevap vermek. hiçbir katkısı olmayacağını bile bile cevap vermek ve bunun ile sorduğun soruya cevap verdiğini sanmak.

benim duyuru moderatörü olarak sıkça rastladığım bir durum. sorduğun tip bir soruy duyuruda sorsan, adamın gelip altına yazdığı "ben de döncem zaten" diyen cevabı "ulan adam ne sormuş, sen ne diyorsun" diyip "soruya cevap değil" diye silince adam kızıyor mesela. onun gerçekten bir cevap olduğunu, silinmemesi gerektiğini düşünüyor. senin ne sorduğun önemli değil. sana katılması, hak vermesi bil, sorduğun soruya zerre katkısı olmasa bile ona göre yetiyor. cevap verdiğini zannediyor.

"x kişi bakmış bir kişi bile teşekkür etmemiş emeğe saygı +rep"çi forum gençliğinin bir hastalığı olduğunu tahmin ediyorum. cevap vermezse ölecek hastalığı.

kaçın lan kaçın sahibi geldi

evet bu soruya neden böyle kötü cevap verildiğe bir cevap. neden kötü cevaplar verildiğine kendimce bir yorum, bir açıklama.

soru kendilerine yönelik değil, herkese yönelik. "neden böylesiniz" demiyor, "neden böyleler" diyor. ayrıca 2+2 kaç eder gibi tek cevabı olan değil, yoruma açık bir soru. bu da benim yorumum. beğenip beğenmemek soru sahibinin elinde. beğenmişse tik atar. beğenmemişse "yok ondan değildir" derse tik atmaz. canı sağolsun. ama doğru veya yanlış, soruya bir cevaptır ve doğruluğuna yanlışlığına sadece soruyu soran karar verebilir.

Sizin takdiriniz. Fikir sormuşsunuz, neden böyle yapılıyor demişsiniz ben de nasıl algılanmış olabileceğinize dair ihtimal belirttim. Hoşuna gitmeyen her olayı kezbanlıkla açıklamak sizi bir yere kadar götürür. Sonuç olarak "tanışma sitesi olmasa da bu yapılıyor" demek çok da legal değil. Facebook'un arkadaşlık sitesi olmadığı çok net bir tanım çünkü ve tartışmasız. Arkadaşınız olmayan inanlardan gelen mesajları görmeme fonksiyonu, o mesajların başka mesaj kutusuna düşmesi tesadüf değil.

Bir diğer ihtimal de size cevap vermek istememiş olmaları kadar basit olabilir. Yani yardımsever olmayan insan diye bir şey var dünyada. Nadir değil bunlar. Adam yardımcı olmak istememiş, o iki cümle cevabı yazmaktan erinmiş olabilir.

Bir de, siz sadece Türkler böyle cevap veriyor diyorsunuz ya, emin olun o Türkler de sadece Türklere böyle cevap veriyordur. Couchsurfing'e yıllardır üyeyim örneğin, yalnızca Türklerden tanışma/taciz amaçlı mesaj aldım. Yani iki tarafın yanlışı birbirini besliyor. Kezban diyip işin içinden çıkmak tercih meselesi.

Gelen her mesajı '1 yeni tanışma isteği' olarak algılamak bence odur, bunun başka da açıklaması yok. Ha, evet türk erkeği dediğin garip topluluk da sırf bunun için bir sürü mesaj atmaz mı, atar, ama bu sizin yaptığınız o genellemenin, sizi o şekilde gösterdiği gerçeğini değiştirmiyor.

Tanıdığım bir sürü türk kızı var ayrıca arkasından 'hehe tanışalımmı?' gelecek olsa bile oturup yardımcı olmaya çalışacak. Direkt olarak 'tanışmak istiyor, erkek' kısmına odaklanman asıl o dediğim kavrama getiriyor seni.

Gerçi her neyse ya, hiç sevmem insanları kategorize etmeyi. Sadece yanlış bişi yani onu diym. Gereksiz.

"tam türkçe" dediysen "hızlıgeri" derim.. hızlıca geriye gidip olayları hatırlamak manasında..

geçmişe dönme. "i just had a flashback to my childhood", "bir anlığına çocukluğuma gittim" olabilir.

Oradaki flash hızlı anlamına değil, anlık görüntü anlamında. "Geçmişten görüntü" vs olabilir.

iflmlerde vs "geriye dönüş sahnesi" deniyordu sanki.

kısmi geriye dönüş. yeni türk edebiyatı dersinde roman yöntem ve tekniklerinde bu şekilde çevrilmişti.

olamadık panpa.

Olamadık abim.

olmak isteyen olur abi, herkesin kendi tercihi.

okkalı bir kazık yememişsin daha bir kadından belli. aman sakın da yeme zaten.

olamadık. aa bi dakka ben zaten kadınım ehah

olamadık paşam.

başkası olma kendin ol

böyle çok daha güzelsin

ben über kazığı yedikten sonra, bu kadar olamadım ama olabildiğim kadar umursamaz oldum. sayılır mı?

Bence olmaya da gerek yok.

Niye olalım ki. Yaşama amaçlarının onların tabi ile "skor yapmak" olması ne kadar popüler kültür bebeleri ve dar bakış açılı insanlar olduklarını gösteriyor.

Her yaşta bir başarılı insan kriteri vardır ya, 20 li yaşlarda bu başarı kriteri de sex. 30 lu yaşlardan itibaren de paralar konuşur, olay bu.

seviyorsan git konuş panpa

olma da zaten, boşver. kimse o kadar küçülmemeli.

Olamadık kuzum

Doğru oranda çekicilik ve zeka geriliği sahibi her erkek olabilir.

olmak istemiyorsan aferim. ama olmak isteyipte olamıyorsan onlardan farkın yok.

olamadık amk.

şimdi onlar düşünsün.

ben oldum. kendi adınıza konuşun.

olamadık harun abi :(

olamadık valla.

oldu mu fader ?!

yoktur.

olay zaten dolambaçlı bir dolandırılma, sen bunu kimliğini belli etmemek için daha da dolandırıp anlatarak nasıl çözülmesini bekliyorsun ki.

Yani ne kadar mal olduğunu yüzüne vurmayacağım ama şunu okurken beni esas sinirlendiren gay olduğunu gizleme çaban. Ailene açıklamamış olabilirsin ama polise gitsen ve durumu olduğu gibi anlatsan ailene intikal ettirecek değiller ki, 28 yaşında adammışsın.
Düşün ki bu adamlar aynı yolla bir tek seni değil allah bilir kaç kişiyi daha dolandırmışlardır/dolandıracaklardır. Bu durum senin başına gelen bir şeyden öte bence polise bildirmen bir insanlık görevi. Git açık açık anlat, olmadı bir internet sitesinde tanışmıştım de (bir ihtimal belki sormazlar neresi olduğunu). Senin illegal olarak yaptığın bir iş yoksa polise gitmekten çekinmen anlamsız. Kuytu köşe polis karakollarındansa daha merkezi yerlerdekilere gitmeyi tercih edersen daha iyi olabilir.
Ama "kendini belli etmeden" polise durumu açıklamanın tek yolu yalan söylemekmiş gibi gözüküyor, bunu da yapman doğru olmaz.

uzulme yahu. bence polise bunlari anlatmanin bir sakincasi yok; gay olsan polise ne. yine de intenetten tanistigini ve sadece telefon icin bulustugunu soylersen hangi siteden tanistigini sormazlar gibime geliyor. bunlari da yapmak istemiyorsan telefonunu bulduguna sevin en azindan zira bulamasaydin o telefonu 200 tl den daha fazla bir fiyata alirdin gibime geliyor. en azindan hala kardasin. giden 200 tl olsun.

olayın gay olmanla ilgisi yok.
ama 28 yaşında bu şekilde davranıyorsan, telefon için yapacakların, yaptıklarında olduğu gibi, işin çok zor.
gelecekte başına daha kötü şeylerin gelmemesi için iyi düşün.
şu aşamadan sonra polisin yapacağı bir şey yok, muhtemelen ilgilenmezler de.

savcılığa git durumu anlat, sende herifin cep numarası, o da olmazsa telefoncunun güvenlik kamerası kaydı falan vardır. gerçi o telefoncu da işin içinde olabilir ama saat falan belli, etrafta başka güvenlik kameralarına yakalanmış olabilir, adamın sitede fotoğrafı falan yok mu mesela?

şimdi sen savcıya/polise gay sitesi olduğunu söylemek zorunda değilsin, chat sitesi dersin ve chat sitesinin adresi "gaychat.com" gibi bir şey değilse herif zaten gay olduğunu anlamaz ve farklı muamele görmezsin.

site türk sitesiyse ip loglarını alırlar, yabancı siteyse alamazlar. site yabancıysa güvenlik kamerası gibi olaylara bakacaklar artık.

diyelim ki polisle uğraşasın yok, o herifi yine bul, bir arkadaşın falan konuşsun ve gene bir buluşma ayarla. buluşmaya git ve iste paranı.

28 yaşındasın, chat olaylarının dibine çoktan vurmuşsundur, nasıl güvenebilirsin ki sırf takım elbiseli diye bir adama? bu sana ders olsun, ikincisini yaşamaman dileğiyle...

Sırf rica ettin diye ne kadar mal olduğunu yüzüne vurmayacağım ama 28 yaşındaysan ve cinsel kimliğini açıklamaktan bu kadar rahatsızsan profesyonel yardım almanı öneririm. Biliyorum özellikle polise bu tarz şeyleri açıklamak kolay değil. Yine de sen bi yardım al derim ben.

Olayı gay olduğunu açıklamadan, internetten tanıştım diyip anlatabilirdin zaten. Bence kandırıldığından utanmış olman daha büyük ihtimal. Şu saatten sonra yapacak bişeyin yok. En azından 200 lirayla kurtarmışsın, telefon hepten gidebilirdi de. Kendini üzme, olayı unut, bu tarz adamların her zaman her yerde bulunduğunu da unutma. Geçmiş olsun kardeşim.

28 yaşla ilgili yorumlara katılmakla beraber, bundan sonra hayatında daha dikkatli olman gerektiğini ve bu şekilde naifçe davranmaman gerektiğini öğrenmiş olduğunu var sayıyorum. hele ki gay date sitelerinde.

kendini belli etmeden anlatabilirsin, cinselliğinle ilgili bilgi vermezsen.
bu ülkede polisin ne şekilde işlediğini henüz anlamış değilim, ama olması gereken senin açıkça durumu anlatman ve suç duyurusunda bulunman, çünkü muhtemelen bu adamlar bir çok cinsel kimliği ile ilgili baskı hisseden insanı bu şekilde dolandırıyorlardır. ve polisin de adam gibi bir dosya oluşturması için bu bilgiler gerekli diye düşünüyorum.

yani karakola gidip, kendini rahat hissedebileceğin birilerini gözüne kestirip, onunla konuşman güzel olurdu. ama sanırım gerçek hayatta yaşıyoruz.
ve birincisi polisler arasında cinsiyetle alakalı kalıplar çok dev. ikicisi de karakter tahlili yapamama ihtimalin var şu durum çerçevesinde.

her neyse, umarım beklemediğin yerlerden destekler görürsün.

Polise anlatmanda bir sorun olmaz bence. Bir gay arkadasımda beni tehdit etmişti gay olmadigimi soyleyip teklifini kibarca reddettigim icin evimi basacağını rezillik çıkartacağını filan söylemişti ki cidden tirsmistim salak gibi polise gidip anlattım olayı ha bı halt olmuyor merak etme. Bence girdiğin siteye tekrar girip adamı bulmaya çalış. Bence ilk degilsindir ve de son olmayacaksindir. Ha bulsan adamı ne yapabilirsin onu duşun. Adamın üstüne gitmek sakattit boş değildir ama takip filan edip yerini öğrenebilirsin falan filan iste.

endişelendiğin polislerin gay olduğunu öğrenip garip muamele etmesi mi, yoksa olay polise yansıyınca ailenin veya arkadaşlarının gay olduğunu öğrenmesi mi?

elbette gizli tuttuğun bir olayın açığa çıkmasından çekiniyorsun ama hakkını ara bence. gay olduğunun açığa çıkacağını sanmıyorum.

ayrıca olay gayolup olmamanla alakalı değil. hepimizin başına her gün gelebilecek bir iş. adamlar dolandırıcı. işin ustası. herkese değişik bir hikaye anlatıyorlardır. adamın gay lduğu bile şüpheli. belki gaylerin senin gibi kimliklerinin ortaya çıkmaması için şikayette bulunmadıklarını bildiği için gay gibi davranıyor olabilir.

Her eşcinselin, cinsel yönelimini saklamadan yaşamasını ben de isterim ama bu ülkede, bunu saklıyor diye bir insanı ayıplamak için de empati fakiri olmak lazım.
İster söyler, ister saklar. Bu kişisel bir tercihtir ve eşcinsel olduğu için öz babası, abisi tarafından öldürülen gençlerin ülkesinde bunu saklamasını yargılamak hiçbirinize düşmez. Kaç yaşında olursa olsun, bu tercihi yoruma açık değildir.

Eleştirilebileceğin pek çok nokta var bu olayda. Bir telefon için adamın biriyle buluşman, bu yaşta, böyle şüphe kokan bir olaya, çocuk gibi koşa koşa atlaman vs.

Polise gitmemeni anlıyorum. Başka ülkelerdeki gibi her türlü bilgi ve gizliliğe saygı duyan bir polisimiz yok. Adamın kimliğini belirlemeye çalışırken illa sana hangi sitede tanıştığını soracaklar, belki konuşma loglarını okuyacaklar. Pek çok şekilde ortaya çıkabilir gizlemek istediğin bilgi. Kaldı ki, senin telefonunu sorgulayacak kadar hayatına dahil ve ilgili bir ailen varsa, ki belli ki aynı evde yaşıyorsunuz, bu olay mahkemelik olduğunda haliyle iyice dahil olacaklar. Gün gelecek duruşmana girmek isteyecekler, ifadeni okumak isteyecekler. Avukatın onlar tutacaklar. Verdiğin ayrıntıları görmeleri ihtimali tabi ki var. Burası isviçreymiş gibi ideal durumlar üzerinden yorumlar yapılmış ama sen sadece saflığın yanabilirsin. Onun dışında olaydan sonra verdiğin kararlarda bence bir suçun yok.

bir avanta gördüğünde bir daha atlama hemen .. götü boklu bir telefondan neden etkilenirsin ki ...böbreğini kaybetmediğine şükret giden 200 olsun ..düşünsene ailene gay olduğunu durup dururken söylemek mi zor böbreği çalınmış olarak yoğun bakım kapısında mı ?

sorunun ne gay olmanla takım elbiseyle hiç alakası yok, sorun saf olmakta değil, sen sahtekar bir insan değilsen böyle ihtimaller aklına gelmez, 200 tl önemli değil, o adam gibi ahlaksız olmadıktan sonra.

sorun; insanların çoğunluğu gibi hak etmediğin şeyi istemen. sebebi ne olursa olsun, alın terin olmayan şeyde gözün olursa sonu hüsran olur. geçmiş olsun..

Cem Yılmaz'a gittim, ama yemin ediyorum bu kadar gülmedim, karnıma ağrılar girdi.
geçmiş olsun, gaylıkla alakası yok insanlıkla alakası var bu işin karşındaki pezevenk puştmuş naparsın.

did-you-kno.tumblr.com al burda birsürü var.arada güzel şeyler çıkıyor.

ilginç değil ama antivirüs programı gibi görünen virüsler varmış ve bana bulaştı 3 saattir kurtarmaya çalışıyor makine.

kesmeşeker üfleyince kırılıyor.üflemeyince kırılmıyor.arkadaş ufkum iki katına çıktı ne alaka bulan nası bulmuş.üfleyen ne düşünerek üflemiş de nesil nesil yaymış bunu.

Duyduğum en ilginç şey değil ama beni şaşırtmıştı, mikrofon girişine kulaklık takarak mikrofon olarak kullanmak mümkün. Bizzat denedim çalışıyor.

Hah, şimdi aklıma gelen bir ilginç şey daha : Okyanus akıntılarını kullanarak dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjinin rahat rahat karşılanabileceği.

Bir de merak ettiğim birşey : Teknoloji üreten şirket ve ülkelerin ellerinde şu anda nelerin bulunduğunu bilmek istiyorum. Malum bizim gördüğümüz cihaz ve teknolojiler birkaç jenerasyon geriden takip ediyor.

İstanbul boğazının ortasında denizin dibine doğru giden kocaman bir uçurumun olduğu gerçeği

@aşksız prens:

bu olayı face'te paylaşıp sonuna da "şimdi elinizdeki şekeri yavaşça yere bırakın" yazsan çok iş yaparsın ha:)

bu aradad benim için de ilginç oldu.

daha dun ogrendim, cok acayip ilginc bi sey degil ama :)

kadinlarin gemilere ugursuzluk getirecegi efsanesi, gemilerin dişi oluşundan ve dolayısıyla kendilerinden baska bi kadini kiskanacagi dusuncesinden geliyormus.

@osuruklu benim bildiğim kadarıyla o anlayış, gemideki kalabalık erkek nüfusunun kadın veya kadınlar için kavga edeceği, sorunlar çıkacağı, işlerin aksayacağı vs sebebiyle var.

Benim bildiğim en ilginç ve ürpertici şey toxoplasma paraziti. Bu parazit pek çok "host"da yaşıyor. Fareler, küçük hayvanlar vs gibi. Ama en çok kedi seviyor ve kedi barsağında üreyebiliyor. Sindirilerek bulaşıyor. Beyne ulaştığında sinir sistemini etkileyerek akli dengeyi vs tehlikeye sokuyor. Farede beyne ulaşan toxoplasma, farenin sinir sistemini etkileyerek onu kedi idrarı ve kedi kokusuna yöneltebiliyor. Böylece bu deli fareler kedilerini kedilere atıyor ve av oluyor. Parazit de kediye geçme amacını elde etmiş oluyor ve istediği gibi ürüyor.
Kedi seven bi takım insanlar (mesela ben) bu kediyle haşır neşir oluyoruz. Olur da, kedinin dışkısını ya da dışkısına temas etmiş bişeyi sindirirsek, toxoplazma bize geçiyor. Sinir sistemimize ulaşırsa bizi, aynı fareye yaptığı gibi kedilere çekiyor ve akli dengemizi bozuyor. Evimize 60 kedi doldurup "crazy cat lady" oluyoruz. Parazit de, istediği gibi ürüyor, kediler arasında mutlu mesut yaşıyor. Korku filmi gibi.
Yani neden deliler kedi seviyor dememeli, neden kediseverler deliriyor demeli...

(Toksoplazma aslında çoğu kişiye bulaşıyor ve onu atıp bağışıklık kazanıyoruz. Bu raddeye gelmesi çok nadir olan bir şey.)

@cereal killer: haci seninki cok duz mantik ya, benim hikayem daha guzel, daha mythical bence :) kaptan olan kadin bir arkadasim soyledi hem :p

O anki azgınlık başlarına vurmuş bi şekilde bunu yapıyorlar, yoksa cesaret etme falan yok..

maymunlarla yaparsan var..aids böyle ortaya çıkmış deniliyor..bazı hayvanlar hepatit b,c gibi hastalıklar taşıyabiliyor.

farklı familyalar birbirini dölleyemiyor, mümkün olsaydı ülkemiz eşek-insan, köpek-insan vakalarıyla dolu olurdu.

Frengi hastalığı develerden geçmiş soljenitsin sana katılıyorum çok tehlikeli,
Bu işi yapan insanlar psikolojik sorunlu insanlardır cesaretle alakası yoktur. insan spermi/yumurtası ve/veya hayvan yumartası/spermi kromozom yapıları gereği döllenme gerçekleşemez

kendim için sormuyorum merak ediyorum. mümkün değilse türkler nasıl kurttan türediler?

türklerin kurtlardan türediği, türk mitolojisinde geçer dostum. mitolojideki her olay gerçek değildir.

"mümkün değilse türkler nasıl kurttan türediler"
bu sorunun cevabını bilim adamları hala bulamadı.

deneye gelince verdir ama aciklamazlar bunlari tepki ceker. ama afrikada ve diger gelismemis ulkelerde ve bazi issiz adalarda bu tip ve diger utopik deneylerin yapildigi soyleniyor. ben olduguna inaniyorum.

bu sacmaliklarin ve gizli tutmalarin sebebi aptal bir cenini genetik olarak urettigin icin onun insan sifati gormesi sacmaligi ve onu yoketmenin suc olmasi.

ayrica aids maymun duzmekten gecti denemz genelde eti yuzerken kanli doku eldeki kesikle temas ediyor deniyor fakat bu insanlar eskiden beri maymun yiyorlar veya sikiyorlar neden cok onceden aids olup yok olmadilar.

aids in cikisi ile ilgili 1950 de afrikada yapilan bir asi deneyi gosteriliyor, asilari uretirken maymun dokusu kullanmislar ve maymunlar hiv in atasi olan bbir virusu tasiyormus.

www.beastforum.com

sorunun cevapları burada.

iplikçi öte yandan Aids virusunun çıkış yeri afrika olarak biliniyor bu insanlar eskiden beridir dünyadan izole yaşıyorlardı taaa ki kölelik olana kadar, bence maymun siken afrikalı köleler modern dünyaya bu hastalığı bulaştırdılar,

Wikipediada afrikada maymun eti doğrarken geçtiği yazıyor ama 2 paragraf sonrası için aynı tanımlar kullanılmıyor ,Bu virüs oldukça hassastır ve vücut dışında havada ve suda uzun süre yaşayamaz. Bu nedenle bulaşması için vücut sıvılarının doğrudan teması gerekir. aids yalnızca kan ve kan ürünleri cinsel ilişki ile geçer deniyor.
Dolayısıyla ben bu durumda Afrikalıların maymun sikerek modern dünya insanına bu hastalığı bulaştırdığını düşünüyorum

Abi 10 günlük maymun leşi mi yiyor adam? Manyak mısınız nesiniz. Yeni öldürdüğü maymunu kesiyor. Elbette şartlar uygun. Yok ama illa maymun sikmekten olduğuna inanacaksınız ki arkadaşlara anlatacak hikaye olsun.

öncelikle türler arasında döllenme olmuyor çünkü kromozom sayıları falan tutmayınca embriyo yaşamıyor.
ikincisi, türkler kurtlardan gerçekten türeseydi ortalıkta zeus'un çocukları da dolaşırdı.
üçüncüsü, aids bulaşması için iki kişininde vücut sıvısının temas etmesine gerek yok, aidsli kan açık yara olmasa da tenine temas ederse bulaşma riski çok fazla. o yüzden maymunu avlayıp keserken bulaşabilir.

Türklerin kurtlardan türemesi tüp bebek yöntemi ile gerçekleşmiştir.

net, görmüyorum. diyorum ya üç sene önceki rüyalarım o kadar duyguluydu ki tüm ayrıntılarıyla herşeyiyle hatırlıyorum ama şimdi yok hiç bir şey duyumsamıyorum rüya da hatırlamıyorum.

ve bunu 3 sene sonra mı sorguluyorsun? okulu işi falan bırak hayatın tadını çıkarmaya bak derim. geç kalınmış...

adra +1

Zamanı nasıl ölçtünüz bunu merak ettim ben. Hatırlamıyor olduğunuz düşüncesindeyim ben de.

Not: Ha, diyeceksiniz ki; önceden hatırlarken, şimdi neden hatırlamayayım? Olabilir ki. Akıl almaz neler neler oluyor, bitiyor oho.

sürenin size o kadar uzun geliyor olması muhtemel... hatırladığınızı farketmiyorsunuzdur. hayat tarzınızla alakalı olabilir bu; meşgulsunuzdur, çok yalnız kalmıyorsunuzdur, filan... fena bir şey değil, yani.

birini başına dik, sen uyurken izlesin. rem yaşadığını, gerekiyorsa video ile belgelesin. görüyor ve hatırlamıyorsundur.

görüyorsun hatırlamıyorsun
hatırlamak için daha alçak yastık kullan
bi ara 2 yastıkla uyuyordum rüya görmüyordum bire düşürdüm görmeye başladım

bizim bi arkadas kedi yakardi, öldü gecen de bi kedi gecerken yanimdan bana "pampa naber " dedi ibretlik...

kötü değil de iyi manada geldi. arkadaşla kızılay'da yaz sıcağında dolaşırken 1,5luk su almıştık, dibine gelince bi 250-300 ml kalınca kan gibi oldu. dedik atmayalım çöpe, suyu alamayan da var (bilmiyorum var mı ama öyle dedik biz) kenara gölgeye koyalım alır isteyen. ama cebimizde de bilet var sadece ego kartı, 5-10 kuruş bile yok biz de alamayız yani suyu. =) gittik tam 6-7 metre ötede arkadaşın omzuna kuş sıçtı. biz de dönüp o suyu aldık onla temizledik elbisesini. israf yapıp atsaydık cepte para da yok, arkadaş omzunda güvercin bokuyla gezecekti. ehe.

cünüptü kesin pezevenk orası ayrı.

hayır inanmıyorum.
bazen inanabilirim. ama sadece canım, canımı sıkmak istediğinde.

karma mi ilahi adalet mi bilmiyorum araftayim ama kesinlikle var

ne ekersen onu biçersin diye boşa dememiş atalar.

Geçenlerde haberlerde vardı;
Kadın küçük bir çocuğun hayatını kurtarıyor. Yıllar sonra aynı kadın restaurantda
boğulmak üzereyken genç bir adam hayatını kurtarıyor. Genç adam yıllar önce hayatını kurtardığı çocuk. Bu örnek olabilir bence.

ben suna inaniyorum kiytirik olaylar icin degil ama cidden kotuluk yapandan acisi bir yerden cikiyor, cunku bir insan dusunun bundan nefret eden bir kisi var, bunun hep nefreti ustunde, bir gunde degil ama bunun bir etkisi oluyor. ben kendi adima beni uzmus insanlarin devaminda mutlu olamadiklarini gordum, direkt beddua ettim diyemem, ama suna cok inaniyorum, bir terazi var, minik minik hareket ediyor kendince ve bir noktada agirlik diger tarafa dusuyor. iste o zaman diyorsun ki ben bunu olacagini biliyordum. fakat suna da inaniyorum bu kisinin size yaptigi kotulugu siz ona yapmamalisiniz. bu cezalandirmamak degil. mesela birisi size yalan mi soyledi, bunun sonuclarinin acisini ceksin ama siz ona yalan soylmeyin. bilmem kafamdaki dengeyi anlatabildim mi?

karmaya inanıyorum.
sözlükteki son maceramda ucurulmadan hemen önce karması çok düşük diye not düşülmüştü tarihçeme.. -500 müydü oyle bir seydi..

herkesin hayatında iyi ve kötü gelişmeler yaşanır.
herkes, hayatında iyi ve kötü işler yapmıştır.
başın gelen iyi şeyleri, yaptığın iyi işlere; başına gelen kötü şeyleri, yaptığın kötü işlere yorduğunda karma oluyor.

%80 iyi işler yapan bi insanın, bolca iyi şeyler yaşaması normaldir. iyi olduğu için sevilen biridir, insanlar da ona iyi davranır, işlerinin iyi gitmesi şaşırtıcı değildir.
%80 kötü işler yapan birinin de, başına kötü şeyler gelmesi neredeyse kaçınılmazdır. zarar vermiştir, sevilmez, düşmanları vardır, insanlar da ona kötülük yapar, köstek olur.
doğal.

artık inanıyorum aga, ilahi adalet midir zamanında aldığım ahlar mıdır bilmiyorum, çok insanı yüzüstü bıraktım galiba acısı çıkıyor lan :/

teyzemin tuhafiye dükkanı var yağında kavrulup gidiyor. yün, şiş, iğne, toka vs envai çeşit ıvır zıvır. hatta yazlık mekanda oldukları için yazlık eşyalar da satıyor. bana göre mantıklı bir tercih bir bayan için.

kuaför kesinlikle.

detaylı bilgi istese de detaylı bilgisi olan ii bi eleman işinizi görür. süper işyeri bence.

body shop, yves rocher. hem kozmetik dükkanında takılır hem de para kazanır. bir taş ile iki kuş.

mobilya/ tekstil aksesuarı satabilir.

her isi de yapabilir anlamadim ki soruyu.

esinizin bazi islerin altindan kalkamayacagini mi düsünüyorsunuz?

@serabetan hayır kalkabilir ama kadınlara daha uyan işler vardır tuhafiye mesela ya da iç çamaşırı. uyan derken de erkekler yapsa pek beceremez bunları o yüzden rekabet azalır.
kendi alanı da var zaten fakat alanında bir işyeri açabilmek için yüksek paralara ihtiyacımız var.

işletmeciliğin kadın veya erkekle ilgisi yoktur. herhangi bir insanın kalkıp kuaför vs açması başarı getirmez. yemek yapmayı bilmeyen insan restoran işletemez. bilmediğiniz işi yönetemezsiniz.
ya delicesine öğreneceksiniz ya da bildiğiniz işi yapacaksınz.

Biz de Ankara'dayız öteberi alıp aşevine veriyoruz böyle birşey istersen öğrenebilirim.

Çok sevinirim.:) Doğru yere ulaştırmak isterim gerçekten.